Okuduğunuz
şiir
16.3.2013 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
alfabetik karmaşa
vasat gecenin çıkrığında imame başı dua ormanı yıldıza sarıyor annem hiç bir kadını güneşin dudaklarından öpmedi karanlık bilmiyor ellerin
kalan toprakları kurtarmalı romanın yoluna filler haberciler terketti kavimleri kılıçlar nefretin örsüne akıyor yolun yorgun ağıt savaşımından daha yüksek uçar sanırdı çocuk aklım kartallar göklerin sesine
telif hakları kadınlar matinesine öldü tebeşir çağı adamları alınları ter kiri
film sayfalar karıştırıyorum fantastik maymun iştahımın kapital talanına gözlerimin algısına ulaşamadan eriyenler sanal erotizmin kült gerçekliği halepçeden kalma ölümün öksürüğünü kusmasan paratoner yoksunu yüzüme yıldırım çok eşliliği duyabilirdim yağmurların tatamları arasına toprağı suyun tenine dokundukça yaşam kokan ritmin ahengine sesini
çocuk dudaklardan aşkın sütünü irdelemelerimiz vatanın göğüsleri sakıncaya dolgun içerik cibinlikler altına gizlenmişken düş ıslağı yataklar her soysuzluk kendi klanının krallığına soyundu çözemiyor alfabelerin
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bilmiyorum size de oluyor mu ama,bazen bir şiiri ilk okuduğumda bir şey hissetmediğimi anlarım.Yani aslında kötü bir şiir olmadığını bilirim,ama yine de eksik giden bir şey var deyip ayrılırsınız hemen sayfadan(ilham diyoruz sanırım;yazarken oluyor da okurken neden olmasın öye değil mi?). Daha önce defalarca bunu yaşadığım için,tecrübeyle sabittir.O yüzden rahatlıkla söyleyebiliyorum ya.Bu şiiri de geçen gece okuduğumda sanırım böyle yıkık bir haldeydim.Şimdi tekrar okuduğumda ve kelimelere yüklediğim anlamları yan yana getirdiğimde-şiirden güç alarak tabiî-her şey yeni yeni canlanmaya başladı gözümde-dilimde.Son derece başarılı işlenmiş,adeta gölgesinde uzanıp yatmak istiyor insan. Aslında sevgili _Uzaklar_’ın diğer şiirleri de en az bunun kadar etkili. Müstear ismine aldanıp çok uzaklara gitmenize de gerek yok, bundan sonraki şiirine misafir olmanız kâfi.
Böyle bir girizgah yaptıktan sonra artık geçebilirim şiire:
Ama başlık:
Yaptığımız şeylerin(ne çok şey kullandım)muntâzamlığını ifade ederken ‘’alfabetik’’ i kullanırız. Yüklenilen anlam kesinlikle yerinde o yüzden. Böyle bir düzenin içinde karmaşa’nın yer alması da tamamen bir tesadüften ibaret olduğunu söylerseniz kırılırım doğrusu size. O kadar da değil hani, demek zorunda bile kalabilirim.
Nasıl yani?
Anlamı kuvvetlendirmek için Oksimoron’a başvurduğunu görüyoruz.Biraz daha açacak olursak şayet: birbiriyle çelişen iki kavramı birlikte kullanmıştır. Cümle içindeki bu düşünceye Paradoks denildiği de hepimizce malûm. Öyle ki başlıklar şiirlerin dudaklarıdır,güzel ve çekici olmalı;ama silikonlu değil.Hile olmamalı,çünkü dokunduğumuz an anlayacağız,ki bu da iki taraf(şair-okur) için de iyi olmayacaktır.
Başlık bu kadar etkiliyken acaba dizeler nasıl...?
‘’ ormanı yıldıza sarıyor annem hiç bir kadını güneşin dudaklarından öpmedi karanlık’’
Yukarıdaki dizelerde ilk olarak dikkatimi celbeden ‘yıldız’oldu.Yıldız’lar şiirlerde en çok başvurulan kelimelerin başında gelir, desem yalan söylemiş olmam. Bunu takip eden ikinci kelime emin olmamakla birlikte ay-ışığı’dır.Ama daha çok çoğul yani ‘yıldızlar’ olarak karşımıza çıkar; fakat bu şiirde tekil,tek bir ‘yıldız’ var(günahlarından arınmış gibi). Dolayısıyla aklımıza ilk gelen de kuyruklu ve/ya kutup yıldızı(en parlak yıldızı aşiretinin)’dır.Kuyruklu olan, yalanı çağrıştırdığına göre kutup yıldızı kalıyor elimizde.Belki de hiçbiri.
Sonraki dize,
Murathan Mungan: iyi öpüşen bir sevgili dünyanın yarısı eder’’diye çok sevdiğim bir mottosu var.Nedense dudak denilince aklıma O’nun o sözü geldi. Keşke zamanında hocamız kompozisyon sınavında böyle bir vecizenin anlamını sorsaydı da derin derin yazsaydım.Çok şey mi istedim? (Ama dizeye bakılmalı,sanki fazla bir kelime var gibi geldi bana.)...
‘’kalan toprakları kurtarmalı romanın yoluna filler haberciler terketti kavimleri kılıçlar nefretin örsüne akıyor yolun yorgun ağıt savaşımından daha yüksek uçar sanırdı çocuk aklım kartallar göklerin sesine’’
İşte karmaşa bu bölümden sonra başlıyor.Yani anlayacağınız sakin başladık,şimdi biraz dağılacağız.Fırtına öncesi sessizlik bir nevi. Sert bir geçiş olduğu için,anlattıklarım da o derece sert olmalı,yoksa dengeyi sağlayamam.İnşallah!..
Bu bölümde aklım Uhud savaşına gitti desem güler misiniz halime? Özellikle haberciler’’ beni oraya sürükledi,çünkü sizin de bildiğiniz gibi bu savaşta ganimeti pay etmek için yerini terk eden bazı okçuların yüzünden yenilmişti İslam ordusu.Şimdi aynı olmasa da,haberciler söz konusu.Bir kavmin yok olması an be an,ya da tehlike çanları çalmak üzeredir:Muamma…Çocuk aklımızla nice arabalar uçurduk gökyüzünde, o yüzden kartalların yüksek uçuşunu göklerin sesine götürmüşüz çok mu?
Şunu da söylemeden geçmek istemem: Şiir, gerçekten de bir karmaşa içinde kıvranıp duruyor. Birinci bölüm ile ikinci bölüm arasındaki bağ çok keskin bir şekilde ayrıldığı için bir denge problemi yaşıyor okur,en azından ben.Sonra tam toparladık derken,yine bir sarsıntı geçiriyoruz. Bu dağınıklığı da karmaşasından olsa gerek. Tıpkı şuan sarf ettiğim cümlem gibi.
‘’telif hakları kadınlar matinesine öldü tebeşir çağı adamları alınları ter kiri’’
Yukarıda alıntıladığımız bu bölüm,şiirden bağımsız bir profil çiziyor; fakat hakikatte bir bağ var:kan bağı.
Derin derin ilerleyelim bakalım karşımıza ne çıkacak:
‘’halepçeden kalma ölümün öksürüğünü kusmasan paratoner yoksunu yüzüme yıldırım çok eşliliği’’
Şiirin rahmini bu dizeler oluşturuyor desek yanılır mıyız bilemiyorum işte. O yüzden hata yapmamak adına,kurnazlık yapıp benim için diyorum.Şiiri öyle okumak istiyorum,temelini hiç sarsmadan ama. Evet o bahsedilen öksürük yıllardır devam ediyor.Her öksürüldüğünde de kanı kabarıyor geride kalanların.Derin bir yara var çünkü o yüreklerde. Kolay kolay geçeceğine de benzemiyor.Zaman’ın bile gücü yetmez buna.
Çok eşlilik: Sessizlik.
Son olarak;
‘’her soysuzluk kendi klanının krallığına soyundu çözemiyor alfabelerin’’
Alfabeler kanlı…Kanlı olan o eller gibi.
Çok naif bir şiirdi.
Eyvallah.
Harun Aktaş tarafından 3/17/2013 3:48:25 AM zamanında düzenlenmiştir.
"her soysuzluk kendi klanının krallığına soyundu çözemiyor alfabelerin"
tebriklerim günün şiirine hayata kattığınız erdemli sevgi yürekli cümle güzelliklere iyi ki varsınız değerli şair dost..:) sevgim saygım selamlarımla..
imgeleme harika çok estetik bir hali var şiirin duruş olarak ve ayak bastığınızda yürüdükçe büyüyen bir şehir gibi az önce başka bir şirinizide okumuş çok beğenmiştim kalemi tanımaktan onur duydum çok saygımla...
ilm sayfalar karıştırıyorum fantastik maymun iştahımın kapital talanına gözlerimin algısına ulaşamadan eriyenler sanal erotizmin kült gerçekliği halepçeden kalma ölümün öksürüğünü kusmasan paratoner yoksunu yüzüme yıldırım çok eşliliği duyabilirdim yağmurların tatamları arasına toprağı suyun tenine dokundukça yaşam kokan ritmin ahengine sesine
Sömürülen insanlığa ait bütün olguları içeren ve de insanlığın kaybedişliğine rağmen bu olguları tercihini ;serzenişiniz ve redinizle anlatımınızı yürekten kutluyarak alkışlıyorum ,değerli şairim.Saygılarımla
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.