BİR GÜL OLURDUN
Ah-ı zâr etseydin, gülün dalında
Güle sevdalanan, bülbül olurdun Sararmış olsaydın, gonca al’ında Bülbüle sevdalı, bir gül olurdun Dalgasız denizin en hoş koyunda Göz üstünde hilal çizen yayında O hoş bahçeler de, Nisan ayında Mavi mavi açan sümbül olurdun En güzel şarkılar, gelirken dile Dalgalanır saçlar, hep lüle lüle Parkları şad eden bin bir renk ile Bir hazan vaktinde Eylül olurdun Bu nasıl sevgidir, yürekten taşan Şahlanan sel olup, bendini aşan Yeşil çayırlar da, özgürce koşan Şuh uzun yeleli, düldül olurdun Sevdayı hak eden sevmeye değen Aşkın karşısında, boynunu eğen Sevda ateşinden, yeniden doğan Zümrüt-ü Anka da, bir kül olurdun Sevda için şey da, oldu nicesi Boyun eğdi aşka, kral, ecesi Özlemler biterken, vuslat gecesi Duvağın üstünde, hoş tül olurdun Taç mahal gibi, abide makber Değeri ölçülmez, çok çok muteber Gönül’e taht kuran, canan-ı ekber Kadınlık timsali, Betül olurdun Sadık DAĞDEVİREN Aşık LÜZUMSUZ ETEK YAZILARI AH-I ZÂR: Ağlayan, inleyen GONCA: Gülün tomurcuk, açmamış hali LÜLE: Bükülen, kıvrılan, şekil verilen saç ŞAD: İhya eden, hoş eden ŞUH: çekici kadın DÜLDÜL: At. Peygamberimizin Hz. Ali’ye verdiği katırın adı ZÜMRÜT-Ü ANKA: Yandıktan sonra, küllerinden yeniden doğduğuna inanılan, Mitolojik bir kuş ŞEYDA: Aşkı yüzünden aklını yitiren VUSLAT: Buluşma, Kavuşma BETÜL: Namuslu temiz kadın MAKBER: Görkemli mezar MUTEBER: Herkes tarafından değer gören, değeri olan CANAN-I EKBER: Tek sevgili |
ÇOK GÜZEL
Saygılar size.