BALDIR BAL…
Coşan bir ışık bile olsa, yoksa Hakk aşkından bir hâl,
O ışık güneşden de olsa, rengi ak değil, aldır al… Coşan bir nehir de olsa, varsa Hakk aşkından bir hâl, O nehir, zehir de olsa, akan zehr değil, baldır bal…!… Bak, gör, dönüşür nûr nâra ve beyazdan ala hâlâ… Çün, cezveymiş ehl-i nâra, ehl-i nâr ondan budala; Gel, var, yan aşka; aşk âlâ, yaksa da tâ nârdan âlâ! En çok o tatlıymış hâla, nûrdan ya, gel iç, baldır bal…!… Yoksa zakkum gibi girer, nûr girmeyen yere nârı; Gayri, o dem işgâl eder o nâr nûrundan ağyârı; Nûr ki, bu dünyada aşktır; gel, nûrlardır bu diyârı; Nûrdur âşığın şiârı, tatlıdır envârı, baldır bal…!… Evliyâ kâbri gibidir mübârek, ışıktır civârı… Belki de tâ kendisidir mübârek, nûrdur medârı! Düldüle döndürdü bu ışık giderek bu nefs hımârı; Torbayla tuttu yuları, torbasındaki baldır bal…!… Torba gönüldür, yolluktur, yani bir çuldan değildir Derle torbayı, kulluktur; dermeyen kuldan değildir; Derviş aşk derle, ışık derle… derlenen dîl tatlı dîldir, Gayrisi tatlı değildir, tatlı bu dîldir, baldır bal…!… Coşmazsa koca bir deryâ tutulmayıp da hak aşka, Yoktur gayri bir değeri tuzlu su olmaktan başka; Coşmuş olsa bir damlası, tutulup da bir an aşka, Deryâ olur o, ma’şûka; mevci bambaşka, baldır bal…!… Duramaz gayri yerinde nice damla, coşar gider… Semâya urûc etmeye nice hazzla uçar gider… Gökten yere secde etmeye izn-i Hakk’la hızla iner; Arz-ı vecd etmeye iner, vecdeler birer baldır bal…!… Melek eli ile gele bin bir katre edeb ile, Karışmaz biri birine, nice ta’kîb ede gele… Hele bak tanelerine…!.. Her biri benzemiş kâlbe! İlâhî cezbeyle gele, pek tatlı gele, baldır bal…!… Hele kar tanelerine bak…!... Şekli hep ilâhî, hayret!… Benzemez biri birine, bak gör ki, vallâhi hayret!… Yapamazlar hiç birini bunca beşer etse gayret… İlâhî şekle bak, farket, seyret…! Lezzet al, baldır bal…!… Sanki her tane, nûr tane; kılmış Hakk Mevlâ, ak elvân; Hani rengi yoktu suyun?!... Buyrun…! hem yedi renk nihân!… Su dahi yedi telvîn(!) etmiş, akta temkîn(!) için âyân; Bu ak, Hû Hakk’la şayân; dîlle tadılan baldır bal…!… Dîlle de tatsan dille de, lezzeti envâi çeşit…! İkrâmdır Hakk’tan ille de, izzeti vallâhi eşit... Tat herkese eşit gele de, ama kimler tadar… işit…!... Tadar bunu kalb-i reşîd; aşk-meşk bin çeşit baldır bal…!… Almış kevni yedi levni, telvîn için olduğudur; Salmış yedi levni, kevni temkîn için, -ki doruğudur!...- Kılmış akı temkîn için ki, nûrudur -ki doğrudur!…- Her yön batı ve doğudur(!)… gözün daldır kal…!... Baldır bal…!… Baldan maksat tattır; mazhar on sekiz bin hûşe; Bu tat ile ALİ dâhil zuhûrâtın hepsi cûşe!… Tüm melekût ve ceberût, hem cennetteki her kûşe… Her deverân ve her nûşe aşktan ru’şe; …baldır bal…!… |