2
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
Okunma
ıssız bir yaz akşamında salıncak kurup
kupkuru bi ağaca
ay’a karşı sallan
aya sofia’
son kısım kafiye olsun diyeydi sevgilim
yoksa sofianın eli’ni tutmadım
beline sarılıp
ay yüzüne baka baka
şarkılar söylemedim
hele hele çalılıklar ardına saklanıp
salına salına süzülen bir kuğuyu yüzdürürcesine gözlerimde
dalıp gitmedim
masal tadındaki o uçsuz güzelliğe
sessiz bir kış gecesinde
kara bürünmüş periler düşerken gökten
elimdeki fransız şarabıyla köpek gibi geberip
her nasılsa bakir kalmış bir hissin
alman kanalını açıyordum
ana diliyle’
sarıyı örten bir yaprağın
güz uzatan mevsiminde
bütün duvarlar yaş sızdırırken sırrından
artık gözlerine açılmayan pencerelere çektiğim perde gerisinden
rüzgarına kapılan bulutları izliyordum
ve inan bana,
o bulutlar, yağmurları paraşütle indirip yar yüzüne
hendek kazıyordu
sokaklara..
sonra bahara çiçeklenen her mevsime aldanıp
aşk gribi olayım diye
anla işte..
üstüm başım toz içinde
yaz geldi ve ben bir ağacı kurutmakla meşgulüm
gözlerim çalılıkta
ellerim
aya sofia..