Ölümsüz sen, Sensiz ölüm
Küçücük virgül gibi kıvrıldım bir köşeye
Görünmez mürekkeple yazılmış son satırda Zamanın bıçak sesi indirildi geceye Yokluğa bırakılmış imzan kaldı hatırda Acziyet iki büklüm sarıldı bilmeceye Gidenler mi bahtiyar, esas kalan mı asıl Veripte son bir ara tek yudumluk heceye Bir perva, çün hecenin kametiyle muttasıl Adın kaldı geriye, soluksuz maceradan Kurşuni geceleri yıldırımlar kolluyor Aşılmaz ince zorluk, yazılmış maveradan Zerrelerle yıldızlar, inle cin top oynuyor Karıncalar çiğniyor, belki en ala devler Heceleyip seçtiğim adımlarla beynimi Bu acip sikletleri kim çeker acep kimler Hayata mevt yükledim...Ruhuma da cismimi Önümde tükendi yol, tamamiyle önümde Hazan olup döküldü saatin yaprakları Göğsüme çökertilmiş sızılı bir iklimde İlk, akşamı yitirdim; sonra da sabahları İdraki’n terazisi muhtaç şimdi dengeye Nasıl zerre, omzunda ummanı taşır, nasıl? Delilik iki büklüm yetişti pencereye Bir dehşetli ki girdap, nerde imla ve fasıl Ne zaman acep bir kez çıksam ben de pazara Tanınmaz bir gölgenin ruhuna hasret kaldım Değiversem hasrete can dokuyan nazara Can pazarından bugün vefayı ödünç aldım Nokta nokta zerratı imdat ile koşturan Yetiş kudreti sonsuz ey şems-i ezeli Acizim neyleyim...Ey vuslata kavuşturan Ölüme hasret kaldım, hasretten de beteri... |
Tebrik ederim kaleminizi.
Son dörtlük ikinci mısrada hece eksikliği olmuş.Klavye hatası mı oldu bilmiyorum. İncelersiniz umarım...
Selam ve saygımla...