UYRUĞU YOKTUR ACILARIN...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın İklim güdümlüydü, reşit bir aşk olduğuna hükmetmişti. Devasa laneti savsaklayan bir sancıyla düştü yola şair şiir derken kapıldığı rüzgârda askıya aldı dününü ve ölüm muştulandı ne de olsa çok gençti şiir ölmek için. Şairin yaftalanmışlığına meal bir hıçkırık baş gösterdi ve kopmadan kıyamet üstünü örttü şiirin o şair bozuntusu. Tünediği aşka binaen. Ölümü refüze eden bir hiçlikle. Sonrasını unuttu kelam ve şair ne de olsa gündemi aşktı şiirin ve de azımsanmayacak bir hürmetle kucakladı şiiri yaralı şair ve tuz bastı şiirin üstüne yeniden unutulmaya göze alacaktı madem… Ölü bir lanet dökülür sandığından yaşlı şiirin Nakşında sezilerin diri hezeyanlar büyür de büyür Kırağı çalan her mevsim ölürüm ben Doğumumu reşit kılan her geceyi de sindiririm benliğime Çatık kaşlı bir hüzün erer muradına Kelamın damıttığı bağnaz bir gölgeye Yüz vermeden hecelerimin yüzü kızarır İlahi bir ışıktır geceyi aydınlık kılan Kelamın yaşıdır yasına binaen Ölü ve masum çocukların Kıvrıldığı o köşedir benim sinem: Anneliğin vuku olduğu bir sızı Aykırı ruhumun da kapıştığı evren ve duyulmaz tını. Ah’lar büyür de büyür Boy verir hengâme Göğün kanatlarına diktiğim Yüzü suyu hürmetine aşkın Çıngar çıkarır metanet Dirilmeye dönük yüzünde gecenin Foyası ortaya çıkar kâbusların. Deli sancılar tüter ansızın; Fıtrat serilir bilinmezin indine Kanatlanır heceler maviyi dikip de mevsime; Kayıt açar hane hane uçucu melekler Görünmez oysaki her biri Tanrı şahit benim de yaralı siluetime. Matem dillenir mahrem yargılarda Kırılır kalem ölüme saniyeler kala O yağlı urgan; o yansız tufan Devirdiğim taburede cahil güncem Benden kalan son hatıra geride. Uyruğu yoktur acıların Uyluğuna binaen serler serilir dibine surların. Gönül gözünde dillenen ferman Aşka biat hıçkıran kelam Dervişin titrinde yangın Yanık kokar yeryüzü Oysaki duman tütmez ruhumdan. |
Sonsuz sevgimle...