Sesimin Çocukluğusessizce doğan bir gecenin karnında yabancı sancılar ve hiç olmadığı kadar tanıdık gelen bir gül kokusu hecelerde... sanki bir keşif yüzünün yamaçlarında bir elif sanki hüznümün doğruluğu nisan çöl oluyor bildiklerimizin çok ötesinde çünkü insan bilmemeyi seviyor onun kokusunu özlediğinde /bu bir göz yarası, göz ağrısı, göz acısı/ kanıyor gözlerim hiçbir anlamı olmayan bakışlar taşıyorum yüzümde yaşanmamış rüya tabirlerine bu öfkem yani gördüklerim rüya, yazdıklarım şiir ise ’’gerçek ne?’’ diyorum ona sonra bir savaşta kaybedilmiş gibi ağlıyor ellerim yazdığını sanıyor aslında yanarken ve kanarken ölü cümlelerim hikayesini bir türlü anlatmıyor bana hep kaçak bir çocuk misali hep gidecekmiş gibi cevaplamadığı kimsesiz soruları hiç unutmuyorum, ama sormuyorum ikinci defa melodisini mavinin sonsuzluğundan çalan şiirler yazıyor içinde gökyüzünün tiz sesi belki de biz sesi yani sesimin çocukluğuyla şakalaşır gibi en içten yani yalnızca içimin dizelerinde büyüyen belki de duyulmayan hecelerle seviyor beni, öyle sanıyor çünkü ben duyuyorum sustuğu her şeyi inanmasa da şarkılara ve şiirlerde ağlamasa da benim gibi duyuyorum onu, ilmek ilmek kavuşturduğum kelimelerde konuştuğum her yıldız kadar gerçek sesi sancısını ruhunda taşıyor her insan ve gökyüzü en doğusunda sonra güneş doğuyor göğün solunda o doğuyor benim solumda /bu bir söz yarası, söz ağrısı, söz acısı/ ama o bakmasın yaz(ma)dıklarıma avuçlarım kanar sonra... |
“Hayatta ya tozu dumana katarsın, ya da tozu dumanı yutarsın"...
...........................................Saygı ve selamlar..