YUKARIYA ÇIKTIM SANDIM
Yukarıya çıktım sandım, aşağı gitmişim meğer,
Tepeden kendi kendime aşağı itmişim meğer; Bir itmişim ki…!... gitmişim baştan aşağı tepe taklak; Bilmişim ki, alâk-ulâk yorgun, miskin itmişim meğer. Çalıştım insan olmağa, ama hep battıkça battım… Çıkmak için, gurûrumdan ne varsa hepsini attım; Eh, sonra şöyle bir baktım…! herkes bana vurur oldu; Aklım, maklım durur oldu; kulağımın üstüne yattım. İtim ya… sağ kulak yerde, sol kulakta sol ayağım… Kapıldı insî rûhum derde, geldiğinde bol dayağım; Bit de vurdu, it de vurdu ki, it oğlu it de vurdu; İnsan oğlu baktı durdu… Onlara göre bayağım. Selâmımı görmezlikten geldi gülüm dostlar bile İttir it… deyip, sakındı hep büyüğüm postlar bile İttirgit… dediler belki, oşş! dercesine içinden; Bir it hâlimlen içimden sakındım, tüyüm tostlar diye. Ne illetmiş ki bu gurûr, insanı beter vürûr Ondan itliği seçtim ben, itlik ne güzel dürûr…! Muhtâctır, biraz aç dürûr, gösteremez de dişini; Bu hâl halleder işini; iti itliği oldurur. Muhabbet-i dünyadan ötrü, beşer sarhoş geldi Vefâsızını görünce insanın, itlik hoş geldi Asıl, insanlık için var edilmiş vefâ ama Vefâlısını görünce itin, insanlık boş geldi. Her şeyin birer pîri var ve de dahi it pîri var; Tepit, yal, mal… deyip geçme, yufkası var, katmeri var… Alt tarafı it değil mi, yufka-katmer… neye yarar? deme, Üst tarafı yiğit değil mi ki, cennette “Kıtmîr”i var. ALİ, şükret sen itsen de, itlikten tektîr oldurur; Gayri, gurûru it sen de, itlikten takdîr doldurur; İtmezsen bak, nâ doldurur, ilmi kafana diksen de, Dikme sen de, çık git senden; itlikten “Kıtmir” oldurur. |