Sonbahar Düşerse Avuçlarına Seninbir armağan olsaydı hayat sana, susadığında kuru yapraklarıyla sussaydın ellerinle dudaklarının bitiştiği noktada. öpseydin avuçlarını herşey bitti dediğinde başladığına inandıkların olsaydı mesafelerce ağlasaydın güldüklerine, ve gülseydik ağladıklarına beraber. hüzün olsaydık çerçevendeki nostaljide kurumuş bir gül belki, eski güncelerin arasında kokladıkça aklıma gelseydi gözlerinin baharı baktıkça ağladığın bir anı gibi çerçevede bitmeseydi aşklar, sonbaharın kuruluğunda ve öpseydin avuçlarını, sevmelerin uçurum olduğu bir limanda. akşam olduğunda martıların türküsü susmasaydı mesela sen sustuğunda ve susadığında dökülseydi yağmur üstümüze ıslandıkça gazeller, şiir yazsaydı ellerin... ah öpülesi avuçların sen şiir olsaydın... ben yazamasaydım... sabahına hasret bir bahçeye emanet kalsaydı güllerimiz sen gül olsaydın, güncelerimin arasında... hani olur da kokun geçmez diye hani belki ölür diye bir sabah vakti gecenin karanlığı hani belki ölürdüm bile sana, belki öldürürdüm ayrılığı. ... senin kirpiklerin gökyüzüne değer sevgilim, bilirim bir çocuktur hayallerin, uçurtmalarına tutkun olduğum... geceler soğuktur sana, sabahlarda ayaz olur ellerin... sonbahar düşerse avuçlarına senin burda belki bir akşam üstü beraber üşürüz avuçların kanar avuçların yara... öperim belki gazellere vurgun dudaklarımla, avuçlarından geçer belki geçmez dediklerin bir aşk geçer şimdi hayatımızdan... |