Perde-i turabiye
Gözlerimin karanlığını yakıyor adının yıldırımları
Yıllanmış bir duanın piyano vuruşları arasında Dudaklarımda akordu bozuk kelimeler... Oysa bağırmıyorum. Az bilinen renk isimleriyle anıyorum küfürleri Tenhası kalabalık uzuvlarının... Sonrası kalır bir şair bezginliği içinde Sakinliğimi kaybediyorum! Üçüncü şahsın Wertherian ıstırapları Ve derdine yandığım aşkı Ciğerlerime kondurulmuş kalorifer böceklerinden Veremin nefesini öksürtüyor Yüzündeki maskenin karbon kağıtlarına Duyun açıklıyorum sırlarımı Geçmişin sefer taslarında Tadı bozulmuş anılarım Tek bir damlası kalmayana dek Yakıyorum hatıraları Köşeye sıkışmış sarı bir akrep gibi İstemsiz, tehlikeli... Kendimi iğneliyorum kendi bakışlarımdan Japon ruhum buna da dayanır elbet Na’yem gelir belki efkarına riyahında sabahın Efkel yapraklar dolar göğsüne Ki kalmamış içinde tek bir bujene... Aciz bir nağme-saz gibi darabât-ı anife buyurur o geniş alnın Vah vah bu da bir teselli işte. Demem o ki ne sirişt kaldı bende Ne sende bir nur u dirahşende... Artık herus gibiyiz. Unutmalı kendimizi Ki gerek bu na’sana ancak bir perde-i türabiye... |
değerli çalışmanızı ve sizi
içtenlikle kutlarım....
kaleminiz tükenmez olsun....
nicelerine.....
selam saygı şaire ve şiirinedir ....