ÖLÜM TELLİ DUVAKLI
Ey benim hayat kolyem ey benim ömür taşım;
Mezarı kazılmamış, yas tutan mezartaşım; Eşim, dostum, sırdaşım, son hayat arkadaşım; Rabbim bana güç versin yarım aklım dayansın; İzin ver gittiğine, şu taş kalbim inansın… Bir şubat soğuğunda yanıp da kavrulan ben; Yıkık duvar üstüne düşerek devrilen ben; Sana koşmak isterken “DUR” deyip çevrilen ben; Geldim işte sana ben boynumu büküp geldim; Parçalanmış ciğerim, kökünden söküp geldim… Öyle mahsun bakarak yapma artık dur deme; Açılır yeni baştan bir kapıya vur deme; Koşa koşa gelirim sensizliğin zor deme; Hangimiz naçar kaldık hangimiz boyun eğdik? Hangimiz yüzbinkere bir resme dudak değdik; Zaman demden ötesi hicran gamdan ötesi; Parçalanmış her yanım kırık camdan ötesi; Katli vacip hayaller intikamdan ötesi: Gülmeyen bahtımızı kaç parça bölsem şimdi; Aynalar düşman olur yüzüne gülsem şimdi… Az kaldı geleceğim kader çizgim belli yar; Yaşım ermiş kemale kırk sonrası elli yar; Ölüm telli duvaklım, yediveren güllü yar; Böyle gelmiş gidecek demek ki alın yazım; Ey benim hasret yaram ey benim gönül sızım… Ali ALTINLI – 16.02.2019 Saat: 21:52 |