BİR RESİMDEKİ BÖCEĞİN TÜYLERİ KADAR GERÇEKKalem, Ağzından alevler çıkarıyor Ejderhanın uyandığı lanet bir gece Bütün ağlanacakları o kuyunun dibine gönderdim Öfke uyanıyor Nefret kan istiyor Sokakların kendi çöpleri var Tık içine tık Kusma Yut Yine Yut Uzak bir yoldan gelen düşüncelerin Terli ve pis kokan tenine temas edemeden Ağır bir ağız kokusu gibi dökülüveriyor kelimeler Dudaklarımdan Bu nefreti icat edenlerde kim? Tanrı bu değil Tanrı burada değil Yarattıklarından intikam almaz Neden alsın? Tozlu bir gökyüzünden inen seslerin Kulağını kirletmesine fırsat veremeden O sağır tanrıya lanet okumanın anlamı ne? Bir yumurtanın kabuğunu her zamanki gibi soyarsın Önce hep aynı ayağına giyersin ayakkabını Dualar gibi ezberden yaşanır her şey. Dokunmanın varacağı hedef Muhtemel bir sevişmedir Gün-aşk olunca. Önce beyazları yıkarım ben Sonra açık renkileri sererim yüreğimin ön cebine Açık renk leke gösterir derler ya En çok siyaha yakışır aslında Kan Kırmızı bir rujun sürülmesi Herhangi bir günde olmaz Bileğimi kestiğim bir gün Çok yakışmıştı mesela Kim yarattıysa bu içimdeki nefreti En çok ondan nefret ediyorum Ben diş fırçasını asla ortadan sıkmam Makyajımı temizlemeden yatağa girmem İçimin çöplerini çıkarmadan uyuyamam Bazen sabahlara dek salya sümük Sonra Bir bakıyorum Öyle çok boşalmışım ki Seslensem Kendi sesimi duyacağım Kendimde Gidecek bir yer ararken Alışkanlıkla Hep aynı intiharın yolunu tutuyorum Bazı sanrılar Gözlerimde mor menekşelerin Oturduğunu söylediler Onları sulamak için Yani tek bu sebeple Bir kez daha ağladım o gün Sigarayı yakarken İlla çakmağı iki kez çakıyormuşum Karşı balkondaki bir saksı söyledi İşsiz yine bu aralar. Kendi devrimi kadar bir balkondan konuşurken Balkon Küba’ya dönüşüyor Hiç çalışmamış elleri ile Emek deriyor kendi saksısından Bu komik. Gidenlerin siyaha boyandığı için görünmediğini Bazı karanlıklardan öğrendim Küfür ederken Çok çirkin görünüyor muşum Boş ver…! Benim ellerim güzel Yazabiliyorlar. Dizlerimi karnıma çekip bakıyorum duvarlara İçine sakladıklarımı sayıyorum Bir çivi deliğinden süzülen yılanın Gelip sol bileğimden ısırmasını bekliyorum Geçen sefer onu ben tıkmıştım oraya Hücre hapsi Hücrelerimin bazılarını özgür bırakmaya karar verdim bu gece Amino asitlerin artık fazla mesai yapmasına gerek yok Sigara ve alkol den ona ne Kırmızı ve beyaz olanları ayıramıyorum Bu renklerle onları siyah beyaz bir filmde oynatamayız Tarkovksi ‘den bir sahne olmasam da Sarı otlar boyunca koşan bir çocuğu Dikenli tellerden geçirecek kadar Hayal gücüne sahibim. Sarı otlar Ekmek olmadan evvel Kendi rüzgarımda savruluyordu Ekmek kokusu köy evindeki taş fırından Yükselmeden önce Gözlerimdeki mor menekşelerin Susadığını fark ettim. Önce onları doyurduktan sonra Çivi deliğindeki yılanı serbest bırakacağım Tüm başakları derip Öğüttüm ben Kırmızı undan ekmeklerim oldu Bölüşüp aranızda yediğiniz Hiç küsmedim ki Siz olmasanız Bir başkası acıkacaktı nasıl olsa. Deniz... |