Çırak
Su kadar aziz,
Su kadar güzeldi. Daha on dördünde evlendi. On beşinde kucağındaydı bebeği. Kocası kendisinden 17 yaş büyüktü. Ama Seher’i severdi. Adam araba tamircisiydi. Her sabah işe erken gider, Geç saatlerde dönerdi. Pencerelere kat kat perde gerer, Dört duvar eve kadını kilitlerdi. Hani güçlü kuvvetli, Dağ deviren cinsindendi. Amma görsün hele anasını, Ödü kopardı. Hayırlı evlattı hırtapoz. Anası ne derse yapar, Kadın: “Şu gelini döv” dese döverdi. Sormazdı hiç! Neden? Hem de eşek sudan gelene kadar Sopa cennetten çıkmıştı nezdinde. Çocuklarını çok severdi. Allah için iyi de eğitirdi. Mum gibiydiler alimallah. Bir kızdırsınlar hele; Eğitim aracı kemerdi. “Çocukların sırtında vurdukça gül biter.”derdi. Buna hayli de inanmıştı. Çünkü babasından öyle öğrenmişti. Sanki her bir aile bireyi onun sırtında Vurulu birer semerdi. Allah var ya hiç yemek ayırmaz, Önüne ne konsa yerdi. Doyma hissi yok gibiydi. Elleri balyoz gibi, Boyu sanırsın devdi. Evi en mutlu olduğu, Kasabası da, gezip gördüğü tek yerdi. Bir kez askerde çıkmıştı ilinden. Boyun eğip el pençe durmuştu Korktuğu için teğmen den. Ne de olsa o erdi. Hak yememek gerek tabi Bir de anası vardı, El pençe durup eteğini öptüğü. Ve tek yer vardı horozlanıp ötüp durduğu O da kasabanın çöplüğü. 2... Kıskanç devin aklına Bir gün bir fikir geldi. -Bu kadın evde kalmazsa Aklı onda olmazdı. Gözünün önü onun için en güvenilir yerdi. İyide dört çocuğa kim bakardı. Anası da karısını hiç sevmezdi Evde bile istemezdi. Öyle ki o bir yerlere giderse Gönlü bayram ederdi. Annesinin elini öptü Sonra açıkladı aklında ki fikri Bu kadın benimle gelmeli, Akşamları evde nasılsa iş yapardı. Onayladı anası adamı. “Buna ağır şeyler kaldırt oğul” diyerek İçinden de sinsi sinsi gülerek. Adam kadına bir erkek elbisesi giydirdi Kadın titreyerek göğe baktı Rabb’im! Bir nefes dedi. Adam vururum sumsuğu bak! Sesini kes! dedi. Yanında gezerken soranlara, “yeni çırak Mehmet” “Uzaktan akrabam olur kendisi” derdi. Gözü her daim kadının üzerindeydi. Gel zaman git zaman, Kadın işi kavradı. Kocasıyla iş yerindeyken Dayak daha az yedi. Müşteriler çırak Mehmet’i çok severdi. Ufak tefek yavrucak amma "Bu delikanlının kafası çok çalışıyor" derdi. *** Bir gün bir zengin adam geldi, Mersedeste fren ran... ran... ran... Usta bu arabanın dilinden bir anla Sana bir tomar para; On bin gayme tam Paraları görünce dev Musa Gözlerini cin gibi açtı. -’Bu paralar bizi ihya ederdi amma!!!’ Çırak ilk defa adama gülümsedi. -“Sırıtma hemen, bu para bizim sanma” Üç gün uğraştı arabayla Musa Yapamadı bir türlü… Kafası döndü kazana Teşhisi koyamayan adama Kadın dedi: "Ben baksam." Sumsuğu yedi o anda. Kim bilir belki de öğrenmişimdir, Senden birkaç şey bunca zaman. Güldü adam yorgunca ve alaycı Bak biraz sende oyalan. Kadın uğraştı arabayla Geçti bir hayli zaman. -Çalıştır bir ustam. -Aman ustam aman! Adam çevirdi anahtarı, Motorda çalıştı o an sistem. Rengi attı adamın, Kadını kıskandı içten içten. Lakin ses etmedi bir zaman Çünkü para tatlıydı her zaman. Dedi muhtacım sana, Sen oldun benim ustam. Songül A. Yılmaz (öykü tadında şiirler) |
.................................................... Saygı ve selamlar..