figan
Karanlığına alışmışım uzun gecenin
Uzun gecenin, uzun saplı bıçaklarıyla bölünen baldıran zamanları Doğruyu ve güzelliği; Ellerimle bulduğum yoldan saparken yitirdim Ağuyla kuşatılan belleğimi yoklar can Canı; mistik bozkırların figanlarıyla anımsar yitişler Olguların koyaklarında uyurdu masumiyetin geçmişi Birbirine uzak raylar çizdi gidişlere kaptırılan maziyle Erdemsiz ve yoldan çıkmış Kaza anları toplamıyım Olguların vadisinde derinden akan uykuyum Kader bir coğrafyadır Belki tufan öncesi yaşatılan ismi konuldu ansızın Yöresinden çıktım çarpıtılmış gerçeğin Ki; Gittikçe ufalıyor hayalim Daraldım ve nefesimi esir ettim Dur diyebilmenin; Görülmez med-cezirleri güven veren bana Beyhude çalınmış şarkıların ziynetiyle sokuldum kadere Bilmemem suç mu kadrini inkar ederek? Beni ırmaklar yıkasın Sonsuza yaklaştığım yerlerde sürükleyerek Öyle alıştım ki mat talihe Ebced düşülmüş tahminler yürüttü ismim Duyuyordum ve ankebut çökerdi Eski bir köy masalından çıkıp korkutarak sesimi Mum ışığında titrerdi ilk cümleler Toprağa düşen tel Soğuyan akşam vakitleri Ben duydukça sıtmalanırdı sesim Ve sesimle duyulan cümleler Bu alem evrenden gebe kaldı belirsiz anlarda Tekrarlar, tekrarları son kez düşünsün diyerek Yitti yol Varacağı yeri bilerek kaybetti Kanına girildi perdeleri aralamanın sabahında Tuhaf şey; İstenilen artık tekrar etmeyecek |