SEYR-İ MUAZZAMbu denli yalın bu denli uzak içindeyken karanlık gecenin ürpertiler ve uyanışlar dirilir derilir bir ömrün acı ve tatlı meyveleri ve de serilir altımıza birkaç milyar yıldır anaç bir hasır olan toprak ısırır gümüş dişleriyle ay zeytin ve nar ağaçlarının dallarını yoksulluk dağıtır durmadan yeryüzüne tanrının yalnızlığını bize pazarlayanlar şimdi uyusam gök yığılır üstüme yummasam gözlerimi güneşle bileylenmiş hançerler batar gözkapaklarıma gecenin ortasından akar nehirler ne masallar anlatır kulaklarıma dökülür durur yenilmiş isyancıların çığlıkları zincir izlerinden bir alfabeyle yazılmıştır insanlık tarihi ateşin rahminden söküp çıkarmıştır zihnimize sokup durduğu medeniyeti kılcal damarlarımızda atom bombası denemeleri beylerin paşaların verimli dölleri için katliamlar sürgünler ve bitmeyen bir yalan için demokrasi yani celladın kâhyasını seçmek için bunca uydurulmuş şey inanılır şey değil toprağın ve suyun tapusuyla doğuyor bazı hergeleler bazısı da çamur ve pasın alınyazısıyla tanrının imtihanıymış bu gel de inanma sonsuz güzellikler için sonlu dünyadan vazgeçmeyenlerin sözleri sen kendinden geç yeter yeter ki dönsün bu devranın çarkları 01 ocak 19 ali rıfat arku istanbul |