Ahmet Kaya'nın ArdındanAdam gibi adamdı o / her haliyle Haksızlığın karşısında durdu doğru bildikleriyle Müziğin dehasıydı üzgün tarzdan - türküye Elleri hünerliydi ve sımsıcaktı yüreği Takınmaktan hiç yılmadı / o muhalif tavrını Kaya gibi sertti yeri geldiğinde Annelere nice şiirler - türküler yaktı Yıkıldım ansızın çekip gidişiyle Ahengini yitirdim müzik zevkimin … Böyle çekip gitmek var mıydı? Daha yapacak onca iş varken Olmamalıydı ama “olsun gözüm olsun” ardında bıraktığın koca bir hazine Ve devrim türkülerin yürekli yoldaşlara hediyen olsun Bir eserinde söylemiştin hani “An gelir paldır küldür yıkılır bulutlar Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet / o eski heyecan ölür Görünmez bir mezarlıktır zaman / şairler dolaşır saf saf Tenhalarında şiir söyleyerek / kim duysa korkudan ölür Tahrip gücü yüksek / saatli bir bombadır patlar An gelir Atilla ilhan ölür.” Ve saatli bomba patladı / paldır küldür yıkıldı bulutlar Önce Ahmet Kaya / sonra da Atilla İlhan öldü Günün her hangi bir deminde ya da bir gece yarısı ansızın Varoşlarımda bir yangın kıvılcımı düştüğü yerde Ansızın bir an gelir / işte o an Abdulsemet Telimen sizlere ömür “Vakit tamam seni terk ediyorum bu incecik bir veda havasıdır Parmak uçlarına değen sıcaklığım incinen bir hayatın yarasıdır” Sen veda bile edemeden giderken incinen bir hayatın yarasını yaşadım Hem de en acıyan yanımda / kana kana ’Kalacak tüm izlerin hayatımda gözümden bir damla yaş aktığında Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayacak kan tarlası gelincik şafağında” Kaldı işte kalacak tüm izlerin hayatımızda Hiç bir yer yok ki seni hatırlatmayacak… ’Ezdirmem sana kendimi gövdemi yakar giderim’ demiştin ya Aynen dediğin gibiydin kalıbımı basarım ki… Onurlu bir dünya düşledin onurunla yaşadın payına düşeni Hiç kimseye ezdirmedin kişiliğini Ve alnında çok şık duruyordu o onurlu duruş Hayatını yaktın belki de ezilenlere dair zaten kelle hep koltukta değil miydi? Ağır bir bedeldi ödediğin onurlu yarınlar adına Sadece kendi hayatın değildi nice anaların da yüreği yandı gidişinle Ve artık kopardılar saçlarındaki yıldızları Yasını tutuyor şimdi Cumartesi anneleri Ölümün kucağında bile cesurdun Çatal kaşık fırlatırken sana şarkıcı bozuntuları Şimdi görüyor musun dostum ne adları kaldı / ne de sanları Şişirilmiş birer balon gibi patladılar ve kayboldular Sözüm ona bukalemun gibi renk değiştiren o şahsiyet fukarası / erkek bozuntuları “Bir fidandım devrildim fırtınaydım duruldum Yoruldum çok yoruldum Siz benim neler çektiğimi nerden bileceksiniz” Taş duvarlar yıktığımızı Sol yanımızı boş bıraktığımızı bilemediler / nereden bilecekler ki? Hayır, sen ölmedin / ölmeyeceksin… Çünkü gerçek sanatçılar ölmezler Daha demin kulaklarımdaydı sesin en gür haliyle / en yaşayan haliyle Boşuna mı demişler ’Büyük amaç uğruna ölmek sonsuza dek yaşamaktır’ diye Sende sonsuza dek yaşayacaksın üstat Seni anlatacağım dilim döndükçe Yazacağım kalemimin mürekkebi tükenmedikçe Asil duruşunu / mağrur kişiliğini anlatacağım Oğluma - kızıma anlatacağım Anlatmakla kalmayacak / kuşaktan kuşağa aktarılmanı vasiyet edeceğim Ve şimdi sen öte diyarda gerçek dostlarla birliktesin Çocukluk arkadaşın Rıza / Nazlıcan / Bedirhan ve diğerleri Diyarbekirli Bahtiyarda yanında biliyorum sende bahtiyarsın Ve gururla bakıyorsun dünyaya Ama inan Ahmo bıra şuna inan Bir havin gecesi kadar sımsıcak duruyor hasrettin Tam şuramda / an gibi Ve sana özlemim dağlardan büyüktür Bingöllü bir kardeşinim işte Yüzünü göremediğin nice kardeşlerin gibi Sen gideli bu diyardan şu kardeşin hiç ama hiç bahtiyar değil Damdan düşer gibi bir sevdaya düştüm Esmer bir kıza vuruldum “arka mahallede” Bir bilsen nasılda “başım belada” Fermanımı asmışlar sokak duvarlarına Anlayacağın “Fişlenmişim / üstelik adım eşkâlim bilinmekte ” Ve şimdi “Beni bir çocuk bile bulur” “Seni anlatabilmek seni iyi çocuklara / kahramanlara Seni anlatabilmek seni namussuza / halden bilmez yalana Ard arda kaç zemheri kurt uyur / kuş uyur / zindan uyurdu Dışarıda gürül gürül akan bir dünya bir ben uyumadım / kaç leylim bahar Hasretinden prangalar eskittim.” Ve kaç asır oldu sen gideli hasretinden prangalar eskittik “Seni anlatabilsem seni… Yokluğun cehennemin öbür adıdır” And olsun ki… Ne Diyarbekir unutabilecek seni Ne de Mezopotamya’nın esmer tenli çocukları ’Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor keşke olmasaydı Olmasaydı bizim sonumuz böyle’ Yeri doldurulamayacak ender sanatçılarımızdan Rahmetli Ahmet Kaya’nın anısına Saygılarımla (13 Nisan 2007-İstanbul) Abdulsemet Telimen |