BAYRAMLAR VE ÇOCUKLUĞUM
Akşamdan büyük bir itinayla yastığın altına koyardım
Bir önceki yıldan kalma bayramlık kıyafetlerimi Bu kıyafetin adı bayramlıktı Çünkü bir kaç yıl sadece bayramdan bayrama giyme lüksüne sahiptim Ve kapıda hazır tutardım lastik ayakkabılarımı Uçları sivri değildi belki ama yinede fiyakalıydı Bir heyecanla Kendimi yatağın kollarına bırakırdım Kıyafetler yastık altında hani / yastığa sarılırdım Dua ederdim içimden yaratana tez sabah olsun diye Rüyalar âlemine dalardım / sabahı bekleyemezdim Erkenden bayram havasına girerdim uykularda Ve sabah olurdu karanlık gecenin ardından Uyanmaya hazır bir bomba gibi kuruluydum akşamdan Her bayram sabahı o kutsal sesiyle uyanırdım annemin Dünyada bir benzerini bir daha göremeyeceğim En fedakâr yüz ifadesiyle; Oğlum kalk bayram oldu! Diye Telaş içinde uyanırdım önce kıyafetlerimi giyerdim Abdest alır / ivedi bir şekilde camiye giderdim Cami çıkışında yıl boyu bir birlerine söven Bazen tavuk meselesi / bazen bir karış toprak Bazen çocukların dalaşması / bazen it meselesi Türlü nedenlerden dolayı kavgalı olanlar / dargınlar Her şeyi geride bırakır bir birlerine sarılır Olması gerektiği gibi / kardeşçe bayramlaşırlardı O gün sanki gökten huzur inerdi köy yerine Annemin evde kahvaltı sofrası hazır / bizleri beklerdi İçeri girerken kapıda karşılardı anneciğim Önce babamın elini / sonra da gözlerimden öperdi Gözleriyle tembihlerdi / oğlum babanın elini öp diye Zaten o tembihlemezse çekinirdim / asla cesaret edemezdim Babama yaklaşmak / ona dokunmak bir mucizeydi Dövmezdi belki ama sesi gür ve gölgesi çok ağırdı Hayatımda bir kez saçlarımı okşasa / ya da övse beni O an kıyamet kopar ve ben mutluluktan ölürdüm Kahvaltı sofrasında mutluluğun resmini çizerdik Kuş sütü yoktu soframızda / zaten meraklısı da değildik Ama annemin marifetli elleriyle hamuru yoğrulmuş Kendi yüreği gibi sımsıcak ekmeğimiz vardı Otlu peynir ve köy yumurtası Karnımızı doyurduktan sonra Taa günler öncesinden hazırladığım naylon poşetimi alır Konu komşuya bayramlaşmaya Yani diğer adıyla şeker toplamaya giderdim Köy çocukları mevsimsiz açan çiçek gibiydiler Okunası bir şiir gibiydi esmer yüzleri Kimimiz yamalı bayram kıyafetiyle hava atar Kimisi ise abisine artık küçük gelen kıyafetleri Bir miras gibi sırtına geçirir sevinirdi Bazı teyzeler cömert olurlardı bayram günleri Ama bazıları ise bayram seyran hep aynı / pintiydiler Mesela Nigar teyzeye pek gitmezdik Zaten vereceği bir parça haşlanmış patates olurdu Bayramlaşma faslını tamamladıktan sonra ter içinde Yorgun argın / poşetlerimiz dolu eve gelirdik Köyde bakkal yoktu ama Neredeyse yıl boyu yetecek kadar şeker teslim ederdim anneme Ve artık nevale tamamdı Çocukluğumun çocukları az şeylerle çok ama çok mutluydu Aslında o dönemin büyükleri de farklı değillerdi Yıl boyu mide rahatsızlığıyla kıvranan Ama hasta haliyle ırgatlık yapan / koşturan Allah rahmet etsin / sanırım kanserden olacak Geçen yıl öldüğünü duydum Sait amca bir başka keyifle tüttürürdü cıgarasını Öğlen namazına giderken Cami önünde beklerdim Atacağı izmaritten bir nefes nemalanmak için Benim çocukluğumda yoksul ama mutluyduk Ve çok güzeldi eski bayramlar Bingöl’de. (02 Ocak 2007-İstanbul) Abdulsemet Telimen |
Dövmezdi belki ama sesi gür ve gölgesi çok ağırdı
Hayatımda bir kez saçlarımı okşasa / ya da övse beni
O an kıyamet kopar ve ben mutluluktan ölürdüm
ANILARIN CANLANMIŞ TEBRİKLER,YÜREĞİNDEN GEÇMİŞ HİÇ EKSİK OLMASIN