Çok mudur
O nasıl bir alımdı, o nasıl bir zarafet,
Ne olur yapma böyle, biraz olsun insaf et. Neydi o hava öyle, neydi efsunkâr halin, Nasıl da ışıyordu, mehtap gibi cemalin? Hele ki kumral saçlar, salınmış iki yana, "Güzel nasıl olurmuş, gör", der gibiydi bana. Yine takıldı gözüm, gerdanındaki bene, Dönüverdim bir anda, yeni yetme ergene. Yüreğimi delerken hülyalı bakışların, Aklımı baştan aldı, ak tende nakışların. Zaten emsalsizdin ya, endamınla, boyunla, Kuğuya benzemiştin, uzun narin boynunla. Pek de bir yakışmıştı siyah kıyafet sana, Bakıp durdum ardından, ciğerim yana yana. Yanaklarda gamzeler daha da belirgindi, Makas isterim diye biraz da tedirgindi. Hafif pembe dudaklar, fazlasıyla cüretkâr, Sanki buse sunmaya, birazcık da heveskâr. Üstüne üstlük bir de, hoş sohbet şakıyan dil, Kapılıp büyüsüne kanmamak mümkün değil. De hele şimdi güzel, hiç insafın yok mudur? Bir busecik istedim, bu da bana çok mudur? |