1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
870
Okunma
Eflatun gözlerinde masmavi bir kuşun,
Kanatsız meleğe duyduğu hüznü
Çiziyorsun duvarlarıma...
Adını en başında yazmıştı Tanrı oysa,
Çıkmaz bir çivitin mavisinden,
Yarık-dökük ve kurumuş dudaklarıma.
Öpülmüş bir boynun yanında,
Dudaklar kadar, öpülmüş bir yanak da vardı...
Bir beden değdiğinde bir başkasına,
Antik bir defterin arasında
Saklanmış mektubun o anılması yasak,
Unutulmuş kehaneti gerçekleşti...
Hayır! anlattığım şey başka.
Duvarlarına yaslandığım o aşılmaz
Labirentin ki her bir odasında,
Yeniden sevdim seni.
Bunu biliyorsun!
Bildiğini biliyorum.
Ufku bir resim gibi dağların ardında,
Yeşil denize bıraktığım o bulut gözlerinde
Yazıyorum satırlarımı....
Sert dağlar çıktığında yoluma,
Gökyüzüne uzandım oradan
Ve aciz bir palyaço gördüm, sıradan...
Binlercesini, on binlercesini...
Tanıdığım bu kibrin ne ilk nede sonuncusu!
Sen bir güneşsin, o ise bir yanılsama!
Umarım yanılıyorumdur ki pişman olmazsın geçen zamanda.
Zaman, kaybolmuş bir duvarın hikayesini hatırladığında.
Diyeceklerim, dediklerimden başka
Nihayet burada bitiyor.
Bunu anlasan da anlamasan da.
5.0
100% (4)