Mechul
Sessizliğin seslendiği yerden duyacaksın
Karanlığın aydınlandığı yeri Gözlerin kapandığında ellerini Ellerin göklere açıldığında sesimi En başını en sonunda bulacaksın En sonunu nefesinde Çünkü apansız! amansız bir çığlık gibi Hilkatsiz, pespaye, eski bir hikaye Silip süpürecek Anlatılmış olan gibi Unutulacak olanı da... Ama bilecek, elbet bileceksin Anasız Tanrıçaların karaca kuşlar gibi Yorgun ve kanatsız Tanrı dağlarında dağıldığını Ki uçurumlardan alacak adını Kırmızı, siyah, az biraz metalik Az biraz cinai Az biraz uzak... Yıldızlara bakacaksın o sabah Günahsızlara bakacaksın kar yağdığında ve bir kızak Terlemiş gözün gibi niceliksiz, yorgun yani durgun ve solgun bir ağaç misali Yükseklerden aşağıberi... Aşağılardan tarihi bir heybeyle gizlenmiş Mistik ve majik ritüellere sahiplik etmiş Korkusuz bir çocuk bedeni taşıyacak Anadan çıplak babasından az biraz dazlak Anasızlara kurban edilmiş bir çocuk... Çocuk, Dumansız bir kıvılcım gibi ah-ı alaki çekecek Amaçsız, kimliksiz bir yokluk içinde Tanımadığı özgürlüğün yek-avaz bilgesini Nicedir haykıramamaktan yorgun bulutlar An be an damla damla sokak sokak nehir nehir Çağladığında bulacak Dağlanan yaraları üstüne O gün sen de belki eski bir sızıyı hatırlamış Sokak köpekleri gibi Sahipsiz ve pireli Adımı tekrarlayacaksın Son bir defanın umudu ve umutsuzluğu içinde Heyhat! ki ben yalnızca o çocuğun bilebileceği bir yerde olacağım İlkin ve sonun buluşabildiği yegane yerde. nerede?! Bilemeyecek Anlayamayacaksın Yalnız ölü bir dilin yeniden telaffuzu Çağırabilecek beni Kirli tırnaklarıyla bir çingenenin Uzun upuzun tırnaklarıyla... yeniden Unutulmuş tanrının son bir mucizesi içinde O çocuğun kesiklerden oluşmuş ve minik Kolları arasından hatırlanmalı Bir kelimeyi alıp sana geleceğim Don vurmuş başı eğik bir ıhlamur yaprağına inat! menhus bir talihe inat eskiden az biraz yeni az biraz deli az biraz temiz... bir uygarlık için umut dolu sana geleceğim. Belki görecek, Göremeyeceksin!.. |