Nar
İçimde çekirdek çıtlayan bir kadın var.
Biliyorsun, birçok taş dizdim gövdemin yanına. Sonra, Bir sigara küllüğünü aldım yere attım. Dağılan nar taneleri değildi. Hani sözde, Eski bir kitaptan çıkıp gelecektim. Ve soruyorsun ya ; Bir fahişe ancak sevişmek istediğinde aşkı anlar ’diyorsun Bana yalnızlığı anlatma ! Yorgunum.. Uzun bir şiirin bel kemiğinden başlıyorum kendimi silmeye. Ve kızıl saçlarımı örmeyi öğrendim acı denince .. Hani bir yol vardır kapalı kutular içinde. Belki bir gün bir çiğdem çiçeğine benzersem dediğimde Omurga kemiklerimden vurdular beni.. Sen de susma ne olur.. Bir kabuğum olsun gövdemden aşağıya doğru eriyen. İlla da bir kalp istersem eğer bakır ve gümüşten. Söz! Çıplak, çırılçıplak kadın sözü olsun. Açtığın yaraları teğelleyip göğsüme, Susmayı da öğreneceğim. Söz ! Ben hiç iyleşmeyen bir yarayım bilirsin. Ve yine bir insan inancına göre, Bir kadının ellerini taşıyorum gökyüzüne. Hani hiç olmayan, Ve hep eksik kendine . Ben ki ; Ve bir camın arkasından geçip giden rüzgarları izliyorum. Saçıma vuran dalgaları bazen de. Ot yanığından olma sevdalar böyle unutulur işte diyordu bir film de. Kadın olmakta bir can ağrısı değilmiydi içim de? İçimde bir kül ateşten. Doğmak bir çiçeğinin kasıklarından .. Ve nokta .. İlk acı neydi sahi .. Peki ya karıncalar kaç buğday tanesi için geçtiler içimden.. Ve kaç ölü doğdu avuçlarıma yokluğunun ötesinden? Beni hiç anlamayacaksın değil mi ? Keşke bir taş koysaydın şuraya . Ben bir yağmuru ilikleyip dudaklarıma, Ölünceye kadar susardım Yani, Keşke gitmeseydin diyorum .. Bir nar kabuğu kadar ağrıyım kendime şimdi .. Özge Özgen |