YALNIZLIK VE UMUTruhumu en derin kanyonlara asıp çıktığım bir akşam görmesinde bluzu pas tutmuş ela gözlerinde bir hıçkırık gelip oturdu sineme büyücülerin ellerinden kurtuldum derken Musa nın hışmına uğradım suçum yalnızlıklarımı saklamaktı koyusunda cebimin ama gözlerim kahverengisiydi yine de bana bakan tüm rengarenk gözlerin omzum düştüğünde toprağın karasına ne kadar yüküm varsa keşkelerin torbasında saçıldı sağa sola ruhumun toprağa yanaşan kısımlarını bir ağrı gömdü çamurun en karasına.... ağrı acı hüzün keder süzülüp ömrümün penceresinden düştü göğsümün en kuzeyine bir düş budak salıncağının nereye savuracağını beni yönümü kaybettiğimde anladım göğü tutan yıldızların yol göstermediğini ayın büyüklüğünün ne kadar küçük olduğunu ruhumu aydınlatan güneşi görünce gördüm derken İbrahim büyüdü gerçek apaçık var olunca her büyükten daha büyük vardı ve yönünü kaybetmiş bir kumsalın denizine kavuşması gece boyu alınan yolların sonunda bir merhamet kuyusu vardı orada otlanan koyunlar ve gaddar güçlüler sığınarak çirkin yüzlerine bir korku türetiyorlardı taki gelene kadar sultanlığın firarisi gelin dedi gelin ey zayıflığın sığıntıları su sizin aşk bizim yeni bir hayatın kurmacasında yeniden başladı Sesin en Gürü bürünüp yanan bir çalının kalbine... |