BABAMIN ELLERİisli lambaların puslu ışığı odaya yayılmış kalabalığı kokluyor tütün ve toprak kokuyor babam ve arkadaşları geçmişi övüp o zamanki şimdiye lanet ediyorlar hep bir ağızdan açılan kapıdan içeri dalan rüzgâr yerinden ediyor hayalet benzeri gölgeleri köşede elleri çenesinde bir çocuk süzüp duruyor masal kahramanlarına benzettiği bu yarı delileri boynunu gıdıklarken annesinin öpücükleri çatalla dağları devirip çay kaşığıyla denizleri boşaltıyorlar yamalı çoraplarından dökülüyor sürrealist gerçeklikleri pek az hatırlarım gülümsediğini babamın doğrudan anlatmayı sevmezdi yaşadığını bir mecaz suyunda yüzerdi dili kavruk ve esmer teni yalanlıyordu lakabını olmasa birkaç resmi kim derdi bu adam sarışınmış bir zamanlar bir öksürük nöbetiyle uyanırdı babam sarsardı sanki tüm sabahları yinede severdi gün ışığına karışan kirli dumanları sonra çok seyrek de olsa unutamam elimden tutup şehre götürdüğü günleri ve susamı kıt lezzetli burma simitleri daha çocukken düştü babamın elleri elimden ne sakalımı görebildi ne de baba olduğumu 5 eylül 18 ali rıfat arku istanbul |