ON YEDİ ADIM
geldik
bir nihayetin orta yerinde durduk aşk ile açılan kapılarda örümcek ağları kırık camlarda duruyor parçalanmış gülüşler acıdığımız belli alıştığımız şeyleri toz kaplamış yaşanmışlığını yırtık yerinden gösteriyor terlik bir ah da bozguna uğrayan zaman yıkık bir su değirmeninde dönmeyen taş akşamı bir şairin elinden kurtarıp yıldızlara teslim ediyor vakit kuşlaşmış yüreğimde uçamayan bir şiir o beni arıyor tanıdık simalar arasında ben onu adı unutulmuş kitaplarda uzak bir kenti yaktığında hüzün yüzün aklımın coğrafyasını kuşattığında oradaydım renklerin kısır olduğu zamanlardan kalma bir fotoğraf sen beyazsın ben siyah diğerleri gri otuz altı kalibre bir makinede özenle dondurulan yaşam dikdörtgen bir kağıtta özetlenen bir susuş aralığıdır saçları özenle taranmış bir kız çocuğudur hala eski bayramları yaşatan gerisi cam kırığı suyu akmayan çeşmelerde kuruyan döküntülü bir yalnızlığı çiğniyor ayaklar yılların uzunluğunda anılara kısa kalan kollar gövdemizin sancılı bölümleri gördüğünden geriye kalmış bir ilk sona kavuşacağı bir uçurum arıyor sırtına binmiş düzlükler arasında geldik bir nihayetin orta yerinde durduk aşkmış tenimize sürülecek tek ecza yaralarımızdan sızarken şafak kaybettiklerimizi bir kızıllığın içinde bulduk ne kadar uzak düşmüşüm senden bu odaya sesin gelmeyince diğerinden bir ben bilirim ne kokunçtur on yedi adımda yaşadığım kıyamet 02:20 13/08/2018 ali rıfat arku istanbul |