KENDİMsöz sözle boğuldu kurşun ağırlığında suskular akort edilemeyen bir ses buldum bana doğru uzanan tek düze ses sessizlikten farksızdır ayrılıkla sınanırken yürek sızıp kalmışım yörüngende güneş balçığını arıyor gecenin rengine büründü deniz soluk bir yüzde gülen iki göz ateş ve su gibi birbirine düşman bir gülün halkalarında gördüm imgelemi ve duyguları aşan mutluluğu o toplam dokunun ipliğiydim bir kum tanesi gördüm düşümde zindanın zemininde bir gün ya da bir gece ne farkı olabilir ki günlerle geceler arasındaki ayırımı ay ile güneşin kumarına bıraktım yerüstüne karşı mahrem yer altı bana yabancı hep kuytularınız kendine çıkış arayan sokakta yolun ortasında bırakır beni gölgem tam öğle vakti giden gitmişliğiyle kalmış geride kalansa acılarıyla son tahlilde ayrılığa dönük yüzüme alışamadım som acı gerçeğime soyundum tanıyamadı beni aynalar rastlantıların oyununa düş/tüm bağışla beni ey ömür yanan küllerimdi uyanıklığa değil bir düşe uyandım hayatın rengi kelebeklerde geçen yılların gönlünü almaya çalışsam da gelecek / şimdi / geçmiş....ne varsa arayışımın bitimi kendimdim dağlar tutmuşken başı dönmüş bulutları keşkelerle başlayan cümleler kuruyorum kırlangıç uçuşunda geldi geçti ömür talan edilmiş bir yaşamın ortasında yüküyle batacak gemi gibiyim NAİL YAVUZ , iZMİR |