SandıkŞekerli suya ekmek banan çocuklardık Ve tuza Yaralı pantolonlarla bilye peşinden koşan, Çamurda yuvarlanan, Düştükçe yuhalanan Kurbağalarla aynı gölette yüzen Aklı üç karış havada, Düşü gökyüzünde başıboş gezen çocuklar… Yanık bir türküde pişirirdi lor çorbasını annem Ve bir uzun havada susadıkça umuda, gözyaşlarını içerdi Acılar bir çay bardağında tazelenirdi hep Tavşankanı acılar… Onu birkaç kez ekmek pişirirken izledim Tandırın kör eden dumanında boğula boğula hamuru sacın yüzüne serdikçe Ben kahrolurdum!... Ki annem ekmek pişirmeyi bilmezdi, Yok(sul)luk işte… O zamanlar, şairin “güzel günler göreceğiz çocuklar” sözüne kanıyorduk Çocuktuk işte, inanıyorduk Bir gün, yaşamaya dair açlığımız biter Gülüşlere doyarız, Martılar denize daha geniş kollarla sarılır, Dalgalar kıyıya aşkla vurulur Kuşlar korkusuz ve daha özgür uçarlar gökyüzünde, Balıklar avlanmazlar, ecelleriyle ölürler sanıyorduk Sonra; Bizim de sokağımızdan balon, ciklet, şeker satan abiler, Çiçekçi ablalar Heybesinde umut taşıyan aksakallı dedeler geçer diyorduk, Hep bekliyorduk… Gözlerimiz yollara dağılırdı, Toplardık, Çakıl taşları dolardı gözbebeklerimize bakışlarımızla bir Kimse sığamazdı boşluğumuza Canımız kanardı… Kerpiç evlerde büyütüyorduk özlemlerimizi Olmaz düşlerimizi Ve kahrolası kederlerimizi Bütün acıları sever olmuştuk günbegün, her birine ayrı ayrı alıştıkça Ki hep yeni bir acının koynunda buluyorduk kendimizi, Bir başka acıdan kaçmaya çalıştıkça… Zaman, tüm acımasızlığıyla yaşlılığımıza doğru koşuyordu Bir garip erken varma telaşıyla Bizi tutsak edip içimizdeki o karanlık zindana… Mutluluk adındaki nimete doymadık hiç adamakıllı Her şey tadımlıktı Tebessüm bile, bir mahkûmun teneffüs saatlerindeki voltası kadar, Birkaç adımlıktı Ne vakit umut eksek tarlalara o yıl kurak geçerdi Bütün otogarlarda ayrılıkları kucaklardık Ve hangi şehri öpsek caddelerinden Dudaklarımıza bir yarım kalmışlık, Bir ezilmişlik Bir hüzün değerdi Ve artık gidecek hiçbir yeri yoktu heveslerimizin Hepsi kursağımızda kalıyordu… Şimdi, geriye dönüp baktığımızda, Yüzleştiğimizde tarumar kalbimizle Görüyoruz ki; Kırgınlıklarımız, Yaşanmamışlıklarımız Sandıklar dolusu sandıklarımız var!!… Ve çoktan büyümüştür her biri, Kim bilir; Kendimizle savaşlarımız şimdi kaç yaşındalar?...! Ölseler keşke!… Ki yaşamak; en güzel, en mavi düştür, Ve ağızlar dolusu, tıka basa, arsızca bir gülüştür… 22.01.2018 S.U. Serkan Uçar |
ÇOK ÇOK İYİ BİR ŞİİR...
ŞİİRİNİZİ BEĞENDİM...
.............................................. SAYGI VE SELAMLAR..