güvensiz şerittavsiye iyidir karalanır toprağın taş omuzları ateşi ağırdan taşımalı ayaklar mistik telaş buluşur küller yine düşüncesi bulanık nehre sudan anafor sisli yüzlerde geçmişten geçen terli alınlar güneşsin diyerek sevemedim onu ihanet olurdu yıldızlarını göğüs sofraya seren geceye hani sahili yakamozlu uzak ay aydına bandırılan sarp dağ şükür iman yitmedi gelmedi tavafını etmeden duvardan sıyrılan gülümseme katmanlarına köklenen fırtınası yalın kentin kaç kubbe yıkılır farketmeden dudakları fısıltılı sevaba dalları ağacı taşımıyor dokunsan çökecek mezar yutacak iki alevli dize diyeti ödenmemiş helalleşmeleri naralı dillerin ördüğü sınırlardan çağırıyor sessiz ölüm bizi |