SEVGİLİ URSULA;
Yaşamak;
Bir kazma, bir küreği. Ter temiz yüreği ile, Sekiz saat, on saat, Bazen daha da fazla, Ter dökmek. Sonra bir kuru soğan ve ekmekle, Varsa nasipte, Evine sağ salim gitmektir. Ranzaya uzanmak, Türkü dökmek hasretliğe, Dut ağacından yapılmış saz ile, Şükretmek karın tokluğuna. Üstüne bir de keyif çayı içmektir… Aynı zamanda hayal etmektir; Her şeye kadir olan, Anasını sattığım şu parayı. Ya da daha kalıcı bir iş İş ise aslanın midesinde, Öyle ki; Koskoca Ankara’ da bulunabilecek, Ve olmayan arkasından destek verecek bir dayı… Sonra yorgun bedenin ağırlığında süzülen, Uykudan kapanmak üzereyken gözleri, Bu günkü varlığına şükretmek. Ve de başka bir şey düşünmeden, Sarı ineği, güvercinleri ve de en azından, Beş-altı çocuğu düşünebilmektir yaşamak… Sabah gün doğmadan bir telaşla kalkıp, Bir bardak çay yudumlamadan, Ve geç kalmadan banliyö trenine, Tam zamanında damlamaktır iş yerine… Bulaşmamaktır sendikaya. Görmemektir haksızlığı. Kurumuş bağırsaklarıyla ter dökmektir, Ve tabldotlarla verilen öğle aşına, Dua etmektir sualsiz… Yaşamak; Bir kazma, bir küreği. Ter temiz yüreği ile, Sekiz saat, on saat, Bazen daha da fazla hatta, İş bulamamaktır aslında, Canına yandığımın piyasasında… Düşünmek değildir yaşamak, Sen büyüksün! Sen bilirsin!.. Demektir… Sosyal güvenlik istememektir hayatta, Ve sırtını dönmektir bir mayıslarda Biber gazı sıkıştırılmış meydanlara, İşte sevgili Ursula, Bizim memleketimiz de yaşam böyledir hala… Toprak ve Kar’dan C.EROĞLU |