ŞEHRİN VE ŞAİRİN İNFİLAKI...Dört duvarın kehanetinde asılı ömür, Açık seçik cümlelerle Gizlendiğimize biat da üç beş imgeyi Sır küpü eylediğimiz. Yanan ateşte saklı aslında şiirin sihri Sonra da konuşlu olduğumuz Gök kubbede ayrı bir boyut Hazanın efkârı. Gök gözlerinde evrenin, Sevdiceğimiz bir yüklemde savrulduğumuz: Tıpkı emir kipi Harflerin istilası: Ayrık bir cümlede teneşir paklarken Deyişlerin sükûnetini Sonra da akça pakça bir çocuk görünümünde Şehrin ve şairin infilakı. Hep derinlerde saklı Hep tepelerde mutluluk oyunu: Az sonra çivileme atlayacağımız Ölümü de düşününce Neye yarar ki Aşkın ve hasretin ittifakı? Gömdüğümüze vakıf Dünümüzden ayrık Bir de gönülden bağlandığımız Şu satırlar olmasa hani, Derken bile esefle kınarken Yazılı şiiri: Hani olur da banmışız umuda her bir dizeyi, Hani olur da açılır kısmeti Mutluluk denen teranede Sobelediğimiz kadar da Sayıkladığımızın dururken arkasında: Nöbette ne de olsa ruhun içtiması. Aşkı hazin bir tümseğe de yerleştirdik mi; Değmeyin keyfine şiirin. Derme çatma da değil oysa Ne göğün rengi Ne de başımızı soktuğumuz şu hengâme: Adımı da unuttuğumdan beri Uyumayı pek bir savsakladım geceleri: Bir dirhem şiir bin imgeyi örtse de Gazabı yalanların, Yine mutluluğu öldüren O şaibeli mısraların ve bakışların Etkisinde Şiirler dolanırken ayağıma Kendi halimce tutturduğum şarkının da yankısını Savururken uzay boşluğuna sakilce. |
BEGENDİM...