ŞIRNAK İLİMİZ' DE GEÇEN BİR GÜNÜN. KISA HİKAYESİ
ŞIRNAK İLİMİZ’ DE GEÇEN BİR GÜNÜN. KISA HİKAYESİ
2017 Yılının sıcak mı sıcak bir Ağustos günü, çalışmak bahanesiyle Şırnak’ ka düştü yolum. Malum hayat şartları… Sizi nereye iterse o yüne gidersiniz. Bir ay gibi bir zaman içersinde Şırnaklı Sosyoloji mezunu ve atamasını bekleyen bir öğretmen adayı ile arkadaş olduk. Ahmet bana boş kaldığımız zamanlarda bölge ile ilgili rehberlik yapıyor, şehir, şehir geziyor bol, bol fotoğraf karelerine sıkıştırıyorduk her yeri. Yazıyor, çiziyor ve akşamları da bir kafe de, bol bol muhabbet ediyorduk. Günlerden; boşta kaldığımız bir gün Ahmet beni telefonla ardı ve dedi ki; “ Ekrem abi bu gün hava çok güzel. Bizim bağ yakındır İncirler ve üzümlerde oldu, bugün bizim bağı gezeleim üzüm ve incir toplayalım ne dersin?” kabul ettim. O gün saat on gibi, yiyeceklerimizi ve içeceklerimizi hazırladık ve bağa gittik. Biraz dinlendikten ve ekmeğimizi yiyip çayımızı içtikten sonra; incir ve üzüm toplayıp, tam geldiğimiz yerden geri dönecektik ki; arkadaşım fotoğraf meraklısı olduğumu bildiği için; hemen bulunduğumuz bağın üstünde Namaz dağının hemen altında ilginç, aynı zamanda içleri üstünden oyuk kayalıkların olduğunu söyledi. Ben bunları duyunca dayanamadım ve gitmeye karar verdik. Patika yollardan Razok mezrasına ulaştık. Mahalle içine girince, mahalle sakinleri bize soğuk ayran ve çay ikram ettiler ve sonra hemen, biraz yürüdükten sonra üstünden delik olan ilginç kayaların olduğu bölgeye ulaştık. Bol bol fotoğraf çektim. Tam döneceğimiz anda; bulunduğumuz yerin doğu istikametinde olan, Cudi dağından bir helikopter çıktı ve tam üstümüzden geçerken fotoğrafını çektim.(Turistik alanda geziyoruz ya, problemsiz bir memlekette yaşıyoruz ya) bizi görmüş olacaklar ki; on dakika geçmedi siren sesleri duyuldu. Arkadaşım Ahmet dedi ki; “Ekrem abi bizi alacaklar” Neden dedim, biz ne yaptık ki. “Fotoğraf çektin ya, bizi gördüler işte” der demez aşağı da sözünü ettiğim ve panzerle gelen beş maskeli Çevik Kuvvet Polisi bizi çember’e aldı. Silahlar üzerimiz çevrildi ve etrafımız çembere alındı. Önce Elimizdekileri aldılar, bileklerimizden kelepçeli doğruca en yakında bulunan ceza evinin karanlık bölümüne çektiler. Sorgu sual, araştırma vs. saatlerce bekledikten sonra bize bir rapor imzalattırılarak serbest bıraktılar. İşte bununla ilgili birkaç fotoğraf karaesi ve kaleme aldığım iki deneme türünde şiirlerim. MASKELİ BEŞLER Gezerken Razok mezrasında Ahmet’ lerin bağında Üzüm, incir, toplarken ellerimiz Güneş ısıtırken bedenimizi tüm sıcaklığıyla Duyuldu siren sesleri, bir anda iki panzer... Bir de baktım ki; sardı etrafımızı, maskeli beşler Tutuldu yüreklerimiz, kelepçelendi bilekler Tutulduk götürüldük, karanlık bir yere Gökyüzünden sızıyordu ışıklar, daracık pencerelere İndirdi yumruğu maskeli beşler, baktı gözlerime arkadaşım Ahmet Patladı dudağı, kan oldu yüzü, düştü yerlere Kimdik biz, ne idik ve neyin nesi, sorgu sual Kuru bir ağaç kesildim, kızardı yüzüm Ahmet döğülürken Yüreğim sızladı, incindi yüreğim, en derinlerden Bir hışım ki; saldırganlık, anlamadan, dinlemeden, maskeli beşlerde Görünmez oldu yer ve gök, gözlerim karardı, san ki çıktı yerinden İşte o gün; saatlerce saydırdılar bizi yerimizde Tutuldu ellerimiz, gözlerimiz velhasılı dilimiz de Akıl durdu, dil sustu, kulak sağır oldu, düşünemez oldu aklımız Bir rapor imzalattılar bize, bilirim şikayetimiz yoktur dedik Sonra bıraktılar bizi, yürüdük ağır, ağır bir patikadan evlere BAĞCIYI DÖVMEK DEĞİLDİ MAKSADIMIZ, ÜZÜM YEMEK DE DEĞİLDİ Bazen nasılda zordur bilir misiniz küçük bir cümle yazmak Yüreğin konuşsa da, dilini sustururlar yazamazsın Dilin konuşsa da, yüreğini sustururlar yine yazamazsın “Tutuşur dizeler”in alev alev yanar, yıldız olur kayar ya hani Tutuşur bileklerin, sıkışır , damar damara yapışır, yok olur ya insanlık Sonra birleşir ellerin, ısıtır birbirini, istesen de yumruğunu sıkamazsın Bağcıyı dövmek değildi maksadımız, üzüm yemek de değildi Bağcı da bizdik, bağda… bağa eğildik, kopardık salkımları bir bir Sonra ayrıldık bağdan, yürüdük beraberce patika yollardan Kınından çıktı silahlar, döndürdü duvara, kolları bağlı bir canı Kundakladı ellerini arkasından, zamanın eşiğinde, kinlendi yürek Kayıp gitti ufkun arkasına tatlı duygular Umudun yeleği asılı kaldı boynunda, bağda kaldı üzümler Tozlar yağdı gökyüzünden, kirlendi yürek, kinlendi düşünceler Ekrem SAYGI 28.08.2017 Şırnak |
Ben seni sevdikçe sen güzel oldun
Gündüzü geceyi yolda bıraktın,
Sen de meyil verdin sevdalım oldun
Venüs’ü, eceyi’yı yolda bıraktın,
Sevda düştü sere başlar bulanık
Seven maşuk arar gönlü dolanık
Çöllerde vahada oldu aranık
Mecnun’u Leyla’yı yolda bıraktın.
Kara sevdalılar karalar bağlar
Aşık olanların yüreği çağlar
Ferhat dağı deler Şirin’i ağlar
Ferhat’ı, Şirin’i yolda bıraktın.
Gittin izlerini bulamaz oldum
Evrende yitik iz acıyla doldum
Kerem oldum Aslı için yoruldum
Kerem'i Aslı'yı yolda bıraktın.
Neler gördü gönül neleri umdu
Çölleri dolaştı gördüğü kumdu
Kamber arzu ile gözleri yumdu
Kamber'i Arzu'yu yolda bıraktın.
Deli gönül ilden ile taşındı
Ömür törpüsüyle yontup aşındı
Yaşam bitti dendi mevsim kışındı
İSMAİLOĞLU’nu yolda bıraktın.
---- 22.03.1969 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul.
BİR ŞİİRİMİ SUNUYORUM. .............................. Saygı ve selamlar..