Diyecek Söz Yoksa da Gel!
Geleceksen gün olur da, vakit çok geç olsa da gel
Bahar bitip zemheriyle, beyaz gülün solsa da gel Erken değil ecel vakti, son nefesim vermiş iken Artık benden af dilemek, için vaktin yoksa da gel Çaresizlik filiz verip, kök salarken yüreğine Sesim gelip kulağına, seni burdan kovsa da gel Bir kabir bu, altı üstü, say ki içre ateş düştü O toprak ki sana küstü, sitem, sitem koksa da gel Ölümü gör, sen ölmeden, kalan ömrün hiç gülmeden Azap olup yüreğinden, hicranlara dalsa da gel Geç gel, çok geç, vakit tamam, sana tekrar katlanamam Bu haberi ben salamam, fırtınalar kopsa da gel Dua etme, gereği yok, gözyaşına talebim yok Gayrı benim zamanım çok, ecel seni sorsa da gel Hayallerinde düş’ünde, “ben nerdeyim” bir düşünde Başucumda taş üstünde “sebep sensin” yazsa da gel Helalleşmek istemedim, sende “hakkım” kalsın benim Ötelerde bu talebim, seni yakıp yıksa da gel Ben bir öldüm, sen bin kere, ölüp ölüp diril hele Bir işkence, bir velvele, o gönlünü sıksa da gel Hep geç kaldın, geç kal yine, vuslat yasak sevenine Sevinemem geldiğine, beni diken sarsa da gel Bekle, elbet haber gelir, acı haber çok tez gelir Bilmem “o an” ne söylenir, “diyecek söz yoksa da gel” |