ON DÖRT ŞUBAT'ABen, derbeder, sönük, bitmiş yangınım, Savrulup uçuşur solgun küllerim. Senli hülyalara, artık dargınım, Yazık, kurudu bak, pembe güllerim... Ben ki, yağmurlarda yeşerdim, açtım, Kupkuru dal idim, çiçekler saçtım. Sevildim, en asil bir başta taçtım, Yıktı köprüleri şimdi sellerim... Nice vurgunlarla eğildi başım, Kırılsa da kalbim, çatmadım kaşım, Bir defter, bir kalem oldu sırdaşım, Şimdi, hüzzam çalar oldu tellerim... Gözlerimden aşkı okursun sandım, Dillerim sussa da, yürekle andım, Tanımamış beni, yine aldandım, Kurutmaz gözümde yaşı yellerim... Nasıl inandırsam, ne yapsam, etsem? Başımı alıp da nereye gitsem? Duman duman yansam, eriyip yitsem, Semâda seslenir seni dillerim... İki kırık dökük söz mü değeri? Bırakmadın hâlâ, dilde meğer’i. Sabana koş, bağla, bana eğeri, Cezam olsun, çek de göze millerim... Cezam bitti sandım, yazdım üç satır, Vuruldu boynuma, keskin kırk satır. Ne sen bildin, ne ben, hiç gönül hatır, Buz mu tutmuş şimdi, kızgın çöllerim... Bakışından sızan sevgiydi yolum, İşte, yine kırık, kanadım, kolum, Beklerim, yakındır, bana da ölüm, Âsumâna açık kaldı ellerim... Halenur Kor |