HAZANIN AYAK İZİ...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Zaman gülebiliyor hatta zehrinden dem vuruyor isyanın belki köreliyor umudun belki çapağında ömrün, dolduruşa geliyor iç sesin. Muteber bilinen sevdanın nazarında, Gök kubbeden süzülen eşiğine yine sevda masallarının: Ah, Tanrım, bendim madem indinde hazanın, Deme yetkim olsa keşke ve kekelediğim Onca şarkıdan çıkıp da yola Serilsem bir rahlenin izini sürüp de Serkeş benliğimin naçar kıyamında Bir de dokunaklı surelerin garbından esinlendiğim Sonra da çömez bir âşık bellediğim Şu dört duvar aşklarıma nazire eden kederi yüklenip de Sır misali düşsem sadece aşkın diline. Kekremsi mi nedir varlığım? Dertli olsam ne yazar, Demelerime göz kırpan girizgâhı yine yalnızlığın Ve beynamaz bir düş misali Kenetlendiğim şunca hüznü bir bir derleyip Bin bir gece masallarına konuk olduğu Şiir martavalında kalemin Dokunmayı değil de doymayı arz ettiğim; Doldurup da yası dökmeyi usul usul kar bildiğim. Demedim, inan ki demedim; Desem bile unut gitsin, sevgili Demeyi bile çok gördüğün Şık bir ömrü nasıl da heba ettim senden önce, Nasıl da şer bildiklerime bile şükrettim Yine senden sonra Hem de gazabına tanık olduğum devranın, Azabını yâd ettiğim dostun düşmanın Dirliğe selam Ömre kelam sunduğu yine tüm derli toplu yalanların Bir de haraç mezat sunduğum fermanımın En dokunaklı suresi bil ki bu son şiir. Aslında yazmadan evvel ölüme bile gıpta ettiğim Başımın belası gizemli şehir: Hani adına bile âşık cümle âlem Hani yaşamak bile cehennem Eğer ki şiire âşık bir şehirse İstanbul’dan çıkıp da yola Hala varamadığım onca yaka Yine şiirin iki yakasına tanık Vebali boynuna olsa da zaman zaman Adına kaçıncı şiir ise, İstanbul kadar kalabalık bir yalnızlık benimki; Hem de derlediğime binaen Aşka da gıyaben hürmet beslediğim Sonradan görme bir şiir tadında Asılı olmayı dilediğim beyitlerinde gök kubbenin Hangi şaibeli fani isem. Yaratılmaya biat değil de aşka inat Sevmeyi asla ertelemediğim mi yalan yoksa Şiir tadında bir yalan olmayı bile beceremediğim. Bünyesinde şiirin kaynarken kazan dolusu niyaz, Şerrinde iblisin Donarken yürek yine kürediğin Hep iç sesin Sonu olsa da başını unutan bir araz. İklimlerden sızan ara sıcağında ömrün Kelepçesi yine yüreğin Şakıyan bir bülbüle nazire edercesine Şerh düştüğün her imgeyi Sulh bildiğin O kurumuş çeşme. Şimdilerin dününden kaçırdığın Haraç mezat anıların, Yarınların ufkuna serdiğin Yüreğinden bozma kırmızı halın: Bir şerrin belki de ve günahlarını seven Münafığın cübbesinden kopan O siyah düğme Yine hasbelkader yonttuğun kürede Varsın dokunaklı bir son bellesin Gelip geçen hayatın. Deli fıtrat deli aşk deli gönül; Kalp gözüne bir virgül Bazen noktaları gizlediğin Rotanda bir ünlem Soruları unuttuğun Cevapları da aşikâr hani Yürek burkuldukça içine düştüğün O gayya kuyusu: Hatta mertebesinde aşkın, Hezeyanı tetiklerken özlem Kıblesinde maneviyatın Bir Tanrı’dan yana duyduğun elem. Kavuşamamanın acısı Sirenlerinde yanıp sönen deli ferman Solan yine yürekten dökülen bukle bukle Anlatılmaz bir serzeniş En çok da dününe ettiğin sitem. Gözlerde ukde kalmış Feri mi ömrün? Geride kalmış kiri mi dünün? Yankısı duyulmaz sesi mi sevdanın? Yenik düştüğün mevsimden öte Bir yolculuk mu hazanın ayak izi? Doldukça çağlayan rahmeti nasıl görmezden gelirsin, Demenin mecalinde Hamdolsun demenin de meziyetinde Şükrüne yakınsın Derdini veren dermanını da gönderirmiş Diyenlerin asla yalancısı olma Derlediğin bil ki asla senin hikâyen değil: Kaderin uzvunda rahmete dokunduğun kadarsın Aslında kaybettiğin yarımından bile yarımsın Yarını tetikleyen hangi peşrevi ise Ömürlük sevdandan çalan zamandan Kalan üç beş yalansın. Kör düğümler, Kor sevinçler, Yetilerinde andığın rahmeti kucaklarken Dokunduğun o lal şarkısın Yine hicvinde dünün bir merhale Kopup geldiğin iklimden Kendi halinde bir ziyaret Hakkın mahkemesi her an Doğrudan yana. |
Kalan üç beş yalansın.Gülüm Çamlısoy
Değerli şairem emeğinize sağlık anlamlı ve güzel şiirinizi kutlarım