HER SONBAHARDA
her sonbahar gelişinde
kendimi darmadağın hisseder kalakalırım olduğum yerde eğreti gülüşümle yalnızlığımın bozkırında gezinir herkesten uzak olurum bir kendime yakın içimde susturamadığım bir çocuk ağlar hüzün kokan her eylülde dilim tutulur rengim solar yaprak misali renkten renge girerim hüzün gibi akarım dev dalgalı karadenize taşarım kendi içimde kimseler görmez kül rengi güz akşamlarında mavi hayallerim üşür ben bende olduğum vakit sus pus olur her şey ne yapsam efkarım geçmez yılların yorgunluğu çöker omuzlarıma ağır bir yük gibi sızlanır dururum bütün gece ağlak bir ay ışığıyım gecenin zifirinde gözlerim yüreğimin sokaklarında feri sönmüş iki fener kim bilir kaç yıldız söndü bu ışıkta kaç kez kandırdım kendimi olmadık düşlerle kaybettiklerimin yanında kazandıklarımın hükmü ne? bilinmeze doğru gittiğim yolda hep bir şeyler var aklımda bitirilmemiş işlerim yarım kalan düşlerim gidemediğim yollarım boşa geçmiş yıllarım hatırlamaya çalıştıkça unuttuklarım unutmaya çalıştıkça hatırladıklarım var bazen güzel bir düşten uyanır gibi uyanmayı beklerim ve kendime derim ki... eğer bırakıp gidersen kendini işte o zaman herkes terk eder seni her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada gün geçtikçe ne çok şey öğrenirim hayata dair rollerimin acemiliğinde anlaşılan bir ben çığırtkanım bir de kurşuni bulutlar bu gece her sonbaharda... hüzün yağsa da geceye sağanak sağanak ben yine her sabah mavi bir düş güzelliğinde uyanırım uykudan lacivert gecenin kollarında bahar yeşili bir çocukla. AYLA CERMEN TÜFEKÇİ / 30.09.2016 |