BUĞULU CAM
Başkaldırışlarımın gök katında yankısı varmıdır acep,
Evrenin babası buğulu cam ardından süzer gibi, Kıpırdatmaz kılını bu derbeder solukluya, Durup durup dellenirim unutulmuşluğa. Oysa ben batan güneşe, doğan mehtaba, Velhasıl herbir şeyine sevgiyle uzandım, Gerçekle düş arasında boğuşurken kulları, Yaşama filiz veren en el hakkı kucakladım. Nüfus cüzdanımda üç beş ıvır zıvır yazı var, Bu mudur benim kimliğim ey yüce yaratan, Gözbebeklerimde çocuksu yalnızlıklarım, Cangıl ortasında kayıp ve bir başımayım. Örselenmiş duygu sağanaklarında yetmez mi yıkadığın, Dağ başında taş olsaydım, umursamazdım, Madem ki beni insan suretinde yarattın, Al şaşkınlığımı ver aşkımı. İsyansa isyan, Ne zaman oturup seni düşünsem, Unutulmuşluğumun kabarmış köpürmelerinde, Tutsaklığım başlıyor biteviye. Hayır da şer de sendendir dediler, böyle öğrettiler, Ama nedir benimle derdin, Bir mola arası olsun benimle ilgilenemezmisin, Baksana yaşamayı becerememişim. Yaranamadım, Haham’a, papaz’a, imam’a, Neyi sorgulasam günah dediler, İnancı bırakmışlar kör bıçaklı yobaza. Başkaldırışıma öfke duyduysan eğer, Siliver artık bana baktığın camın buğusunu, Ne para ne pul istemedim senden, Sıram gelmiştir, birde şu kuluna el atıversen. Esel Arslan 2008-Ankara |
tebrikler...