5
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
1181
Okunma
Sabahın seherinde kan ter içinde uyanırsın
Yastığına çiğ düşmüş gurbet uykularından
Yüreğin yalım yalım alazlanır
hasret yangınlarından damlayan nar toplarıyla
Yumurtasından çıkan bir civciv misali
kabuğunu kırarken gün
Acı bir tebessüm tüner gözlerine
Kör bir makasla kendi göbeğini kendin kesersin
Sevdiklerinden fersah fersah uzakta
Demir kapıları aralarsın bir nefes
Sokağın dimağında kekremsi bir tat
Kuşluk vakti bile nahoştur gurbetin
Güneş gül yüzünü gösterip göstermemek arasında bocalarken
Irak diyarlarda bir umut ışığı arar göçmen kuşlar
Dönüş meşakkatli mi meşakkatli
Karakış zuhur etmeden
Ummanları bir çırpıda aşmaya mecbur
Güz atına binmiş dörtnala yaklaşırken
Süzülür sıcak diyarlara doğru tedirgin
Tenini ısıtacak bir el
Yüreğini okşayacak cıvıl cıvıl bir dil aramaya koyulur
Belki kanatları yorulur
Belki de bütün tüyleri soyulur amma
Fikri hür
Zikri hür
Göklerde özgür mü özgür
Belki de o gün bu gündür
Gönül berrak bir pınar gibi gürül gürül
Çağlayanlar ortasında
Mavi umutlar haramilerin oltasında
Ve yüreğin yavru bir yunus gibi
Okyanuslara doğru yol alır
Dağları derdest eden sölpük suların sonrasında
Ve tüm badirelere inat
Her gecenin ardından Güneş misali
Ufkunu aydınlatan sensin aslında
Tut
Tut sıkı sıkı yüreğinin ellerinden
Düşüp dizlerini yaralamasın düşlerinin
Gölgende palazlanan
Zifiri karanlıklar
Kustuğu zehrin son noktasında
Nafize
11 ocak 2018
08.38