YASTIĞINA ÇİĞ DÜŞMÜŞ GURBET UYKULARI
Sabahın seherinde kan ter içinde uyanırsın
Yastığına çiğ düşmüş gurbet uykularından Yüreğin yalım yalım alazlanır hasret yangınlarından damlayan nar toplarıyla Yumurtasından çıkan bir civciv misali kabuğunu kırarken gün Acı bir tebessüm tüner gözlerine Kör bir makasla kendi göbeğini kendin kesersin Sevdiklerinden fersah fersah uzakta Demir kapıları aralarsın bir nefes Sokağın dimağında kekremsi bir tat Kuşluk vakti bile nahoştur gurbetin Güneş gül yüzünü gösterip göstermemek arasında bocalarken Irak diyarlarda bir umut ışığı arar göçmen kuşlar Dönüş meşakkatli mi meşakkatli Karakış zuhur etmeden Ummanları bir çırpıda aşmaya mecbur Güz atına binmiş dörtnala yaklaşırken Süzülür sıcak diyarlara doğru tedirgin Tenini ısıtacak bir el Yüreğini okşayacak cıvıl cıvıl bir dil aramaya koyulur Belki kanatları yorulur Belki de bütün tüyleri soyulur amma Fikri hür Zikri hür Göklerde özgür mü özgür Belki de o gün bu gündür Gönül berrak bir pınar gibi gürül gürül Çağlayanlar ortasında Mavi umutlar haramilerin oltasında Ve yüreğin yavru bir yunus gibi Okyanuslara doğru yol alır Dağları derdest eden sölpük suların sonrasında Ve tüm badirelere inat Her gecenin ardından Güneş misali Ufkunu aydınlatan sensin aslında Tut Tut sıkı sıkı yüreğinin ellerinden Düşüp dizlerini yaralamasın düşlerinin Gölgende palazlanan Zifiri karanlıklar Kustuğu zehrin son noktasında Nafize 11 ocak 2018 08.38 |