Hikayet Edip Durma
Konduğun dalda diken, bağrına değdi diye,
Söylesene ey bülbül, feryad-ı figan niye? Razı değil miydin sen, gülünün her haline, Öyleyse bunca sitem, bunca ahu-zar da ne? Yâre ait ne varsa, hani minnetti cana, Asla bir intizarın, olmazdı yardan yana? Demirden mıh misali, işlese de içine, Katlanman gerekmez mi, acısına yine de? Dumandan ciğerlerin, kalsa bile nefessiz, Yanmalı değil miydin, mum gibi sessiz sessiz! Bu mudur bende kılmak, gönlünü sultanına, Cevr-u cefa görmesi yaraşır mı şanına? Yoksa sevda dediğin, sadece dilinde mi? Olur-olmaza akan, gözünün selinde mi? Oysa onun mekânı, sinede, gönüldedir, Onulmaz dertlerinin, dermanı o güldedir. Sus artık sus ey bülbül, şikâyet edip durma, Perişan ahvalini, hikâyet edip durma. |
Kalemin susmasın
____________________________Selamlar