adak
bırak dökülsün yelkenleri o erimsiz kalyonun
levendler haber getirmesin barbaros’tan haritaları yansın pîri reis’in keşfedilmemiş olur daha iyi bir ülke gülümsemesi zaptedilmek için.. sen hala dolunaydasın serçe yanağında yağmurun.. süt emmemiş mermerin oksit kıyısı kayınlar ve çam filizleri aydınlığını özlemişken senin kumral isterisiyle tutkunun göçecektir elbette son titremeside korkunun samatya’nın camili bir sokağında (’merhaba’ durağında) yoksul tenleri okşarken diri ellerinle yorgun tasarılara taze düş olurken özleteceksin şarabı. çünkü terkettiğin bir ozanın esin kaynağısın geçiçi ayrılıklarda şimdi beni okurken sen. bilinçle düğüm at saçlarına özgürlüğün kristal aynasına umutla bakarak.. şarap bitiyor şiir de ama sen başlıyorsun yeniden kitap-defter yok bekliyorum yine geleceksin bu pazar ya da beşinci mevsimin başında dağlar sinmişken tenine yükünden öğreneyim kuralsız soluksuz iklimini dizeleri de getir nil’ide.. GBa |