sadece bir kaç adım öteydi eviniz...
Sadece birkaç adım ötedeydi eviniz
Yani benim için öyleydi. Sen sokak ışıklarının prensesi… Ben daha yeni gelmişim bu şehre Biraz çekingen biraz utangaç Beyaz kaldırımlara yaslanmış düşlerim var, Kese kâğıtlarında biriktirdiğim umutlarım Bir çocuk edasıyla baktığım, Pastel renginde mestur düşüncelerim var. Ve bu parlak şehir o kadar büyüktü ki Kaybolmaktan korkuyordum… İşte tam bu zamanlara denk geliyordu seni görmem İlk önce gözlerin düştü içime Bizim oralar kadar güzel ve yeşildi. Sonra gülüşün çöktü karşı sıradan Bizim oralarda bu kadar güzel gülen yoktu… Zaten ondan sonra birkaç güne kalmadı; Öğrenci belgeni çaldım… O gün bir bilsen; yüreğim az daha yerinden çıkacaktı. Eve gidene kadar cebimden hiç çıkarmadım; Kapıdan içeri girdiğimde soluk soluğaydım Annem ‘’oğlum aç mısın?’’ diye sorduğunda, Sadece kafamı iki yana sallayarak, Apar topar odama geçtim, Sonra yavaşça cebimden çıkardım; Başkaları için hiçbir anlam ifade etmeyen Benim için ise bir cevahir kadar değerli olan o kağıdı. Önce resmine baktım sonra altında yazanlara; Baba adı, ana adı, doğum tarihi, doğum yeri… O gece tüm koordinatlarını ezberlemiştim Senin gözlerini açtığın yerin; Ne kadar çocukça değil mi? Hala hatırlarım; 27. boylam, 41. enlem… Bırakmıştım artık kitapların arkasına çiziktirmeyi Kocaman bir not defteri almıştım İlk şiirimi sana yazmıştım, Sonra tüm şiirlerimi… Sevdiğim tüm Türk Filmlerini düşlerimde, Yeni baştan oynuyordum, Ben Kartal Tibet, sen Hülya Koçyiğit ve ‘’Seven Ne Yapmaz? ‘’ Sabah kalktığımda seni dolduruyordum içime Gece yatarken yine sen… Hep sen, her yerde sen… Yine bir gün okul sonrasıydı Senin arkandan geldiğim bir sonbahar griliği Sadece birkaç adım öteydi eviniz Yani benim için öyleydi Sen sokak ışıklarının prensesi Bense daha yeni yeni alışmışım bu şehre O gün yürümeyip de dolmuşa bindiğini gördüğümde Öyle bir koşmuştum ki arkandan Sanırsın eve geç kalmış bir İstanbul tiryakisi Son anda binmiş tam da arkana oturmuştum Tüm cesaretimi toplayıp; ‘’Bir tane Bakırköy uzatır mısınız ‘’ diyebilmiştim sadece Sen elini uzatıp parayı almıştın O gün ilk defa eline dokunmuştum, Göğsüm kollarım arasındaki kitaplara yapışmış Dışarı çıkmak için çabalayan yüreğime muhalefet oluyordu Paranın üstü geldiğinde tüm dikkatimi sana toplamış, Vereceğin, ömrümün en bozuk paralarını bekliyordum Ne kadar çocukça değil mi? Hala hatırlarım; Sen bir kere dönüp bile bakmamıştın… Sonra çok zaman geçti aradan, Bir gece, tüm yüreğimi cesaret meşaleleriyle donatıp Sana attığım o mesajdan sonra, İnan çok zaman geçti! 13 Bahar, 7 koca sene yani! Biz beraber olduk, eğlendik, güldük, ağladık Kavga ettik, ayrıldık; aldattık, aldatıldık… Nefret ettik… Kirlendik, yere düştük; kırıldık… Şimdi kaldırımlar yok yaslayabildiğim düşlerimi Yırtılan tüm kese kâğıtlarında kaybettim umutlarımı Artık o çocuk gibi de bakmıyorum, Bütün pastel renklerim aynı; katran… Ve sadece birkaç adım ötede değil eviniz artık Sadece benim için değil, tüm şehir haritaları da öyle diyor. Sen sokak ışıklarında kaybolmuş, Bense iyice müdavimi olmuşum bu şehrin… Artık adını koyduğum şarkıları dinlemiyorum Ve teflonumda da kayıtlı değil o ilk mesajın… Ne kadar çocukça değil mi? Hala hatırlarım; ‘’…Sen kimsin? Telefonumu nerden aldın? ‘’ |
EN DERİN SAYGILARIMLA.