Acıların Geçtiği Güne Uyanmak
Evet!
Birileri amansızca Cân verecek içimizde. Gidecekler. Biz kalacağız öylece yerimizde. Sonra dilinizde özlem nârâları, Sorsanız hepimiz Ferhât ve Şirin rolünde. Görünen o ki Rolünü en güzel zamân oynuyor yerinde. Şimdi kalkın ayağa ve düşün yollara! Mecnûn rast gelir mi sahrâda? Garantisini veremem ama Bilirim sevdâ çoğumuzda El-burc kadar yüksekteyken Şimdilerde kuşların kanatlarında Başka diyârlara uçmakta. Bir buğu kaplayacak içinizi. İçtiğinizde su hüzûn Yediğin ekmek hasret gibi Suya ve ekmeğe doymayacak, Aç kalmış gibi hissedeceksiniz. Ve rüzgârlar esmeye başlayacak. Sel felaketi, deprem, çığ Altında kaldığınızı zannedecek, Bir daha eskisi gibi olamayacaksınız Gibi, paramparça düşüneceksiniz. Fakat bir gün çiçekler açacak. Ağaçlar meyvelerini bırakacak ellerinize. Artık yekpâre düşüneceksiniz. Şimdi! Şurada duran kalem ve kağıtlar Yazılan ve yazılmayan Bütün mısrâlar Toparlanın, Gidiyoruz. İçimize dönecek, Pencerelerimizi güneşe kapatacak Ve biraz da acı çekeceğiz. Ne oldu? Üzüntüne mi takıldı ayakların? Yürü! Düşersen hasret, Gidersen vuslat olacak. Yeter ki sen içindeki zindândan kurtul Ve özgür bir kuş yap kendini Ama sıkılınca kaçma! Dîvânını diyârın bil! Şu denizler taşacak. Gözyaşlarını çabuk sil! Berzâh âlemine dönünce, Mizân yerine gelince İşte o vakit Kafandaki düşünce olmayacak. Şimdi söndür ışıklarını! Kapat göz kapaklarını! Derin bir uykunun dibine düş ve Acıların geçtiği güne uyan! Şimdi söndür ışıklarını… |