HAYRETZaman geçer eşyalar eskir adresler değişir. Çekiliriz kendimize Belirsiz bir limanda kaybolur pusulamız. Fırtına çıkar ışıkları söndürür kör kuyuda kalır kalemlerimiz. En ücrâ köşeler bile yalnızdır kendimize. Bir zamanlar göklere çıkardıklarımız ufalır apansız içimizde. Kardelene yenik düşer kışlar. olmadık saatler dolanır dört bir yanımızda Ayak seslerini dinler içimizdeki çığlıklar. Yüreğimize değdikçe sancılar sarkaç olur uslar. Vasati kırk çöple yaktığımız ateş kül gibi takılır yakamıza. Düdüğünü çalar bir kaptan yakar bütün ışıkları. Üşüdüğümüzü görmesin diye yüreği ölmüşler. Soğumaya bırakırız kendimizi. Koyu bir sıvı içinde geliriz katı hale. Boşluklarımızı kapatmak için Üzerimize örtülür kefen saflığında bir örtü. Kara saplı bir bıçak saplanır sinemize Ve ne olursa olsun ölüler sessizce gider Şiirler sağlamasını yapmadan ölümün. Ferdaca |