SULTANIM
I.
Susmanın kalesine, sığınmış bir askerim. Sükûtta buldum seni, ey papatya kokulum. Ah bir yüzünü görsem, sonrası Allah kerim, Belki arş-ı âlâda buluşuruz ne mâlum. Bin yıl uzaktan gelip, kuruldum divanına. Sabrımı sınav etti, göç boyunca selâmet. Yüzünü ay yerine, koy göğün tavanına, Koy ki her akşam bana, durmadan bir selâm et. Kargalar hakim oldu, bülbüle idam biçti. Sensiz çiçek yerine, otlar bitti bahçemde. Ab-ı hayat suyunu, zalim sultanlar içti. Sensiz ahları kaldı, kölelerin bohçamda. II. Afakanlar basıyor, uykusunu çocuğun. Adın filizleniyor, her dilin toprağında. Rüyamda son buluyor, hicrete yolculuğun. Efkârım alev alır, her saçının ağında. Karanlığın ardından, uzatsaydın elini. Tüm olurduk bütüne, iki ayrı yarının. Dikerdim her sokağa, müstesna heykelini. Bozardım bal yapmayan, peteğini arının. Şaştı hakkın kefesi, başa tac oldu ba’tıl. Sensiz doğrular eğri, beyazlar kara oldu. Mazluma infaz düştü, yargısındaki katil. Sensiz zindanlar hane, yürekler pare oldu. III. İstersen kes ucunu, boynumdaki ipinin. Kurusun damarda kan, kurusun iliği. Gelir mukaddes emri, yer ve gök sahibinin. Kalbime dolar birden, yüzünün güzelliği. Aczine düşmeseydim, hazin aşkın bu kadar. Tablosunu yapardım, yıkılan her hayalin. Yaratılış; ömrünü, seni anlamaya adar. Okunur her sayfada, her metinde meâlin. Hasretinle kavruldu, çölde kum taneleri. Sensiz virâneme kor, akşamıma gam düştü. İçimin kül yangını, sardı tüm haneleri. Sensiz yiğide hapis, korkaklara nam düştü. IV. Eski bir manzaradır, bakışında huzurum. Nuhun tufanı kopar, birdenbire içimde. Kulağım daim sende, buyruğuna nazırım. Çağır göçle geleyim, ister başka biçimde. Beyaz renkle boyadım, sesinin her tonunu. Şarkılar söyle diye, avazınca bağırıp. Saçlarına çevirdim, rüzgârların yönünü. Upuzak iklimlerden, ilk baharlar çağırıp. Değişti ahi devran, ihanet galip geldi. Sensiz ahuzar etti, kafesindeki kuşlar. Umudun gergefini, katil iğneler deldi. Sensiz biçare düştü, dalgalandı yokuşlar. |
Kalemin susmasın
_______________________Selamlar