2
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
1569
Okunma
Bekir Oğuzbaşaran;
Mecit Aktürk, bir epigraf dörtlüğünden sonra başlattığı MAHZUN MABET (Hüzünlü İbadethâne) adlı şiirini on üç beşlik hâlinde yazmış.Şiirde, - ilk dörtlük de dahil olmak üzere - 7+7=14’lü hece kalıbı kullanılmış.Mahzun Mabet, nazım şekli itibariyle eski şiirimizin muhammeslerine benziyor.Tabii hece ölçüsüyle.Her beşliğin son iki dizesi aynı olsaydı, mütekerrir muhammes olurdu.Bu ise müzdeviç muhammes diye adlandırılır.Muhammes, beşlikler hâlinde yazılan şiirlerdir.Mahzun Mabet’in konusu, Mescid-i Aksa’nın (Uzak Mescid) bugünkü mahzun hâlidir.Filistin Kudüs’teki bu mescidin biz Müslümanlar nezdinde pek çok bakımdan ehemmiyeti büyüktür.Tıpkı Ayasofya gibi o da bir asırdan beri mahzundur.Bilindiği gibi, İslam tarihinde, Asr-ı Saadet’te, Yüce Peygamberimizin hayatında ne büyük, ne mukaddes değeri, önemi ve yeri olduğu izahtan varestedir.Bu uzun soluklu destansı şiiri, bir Mescid-i Aksa Ağıdı saymak, sanırım yanlış olmaz.Bu konuda yazılmış bir güzel şiir de merhum Mehmet Âkif İnan imzasını taşır ve ’Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde’ dizesiyle başlar. Fazla söze hâcet yok.Zengin muhtevalı ve ahenkli, buruk duygularla dolu, dokunaklı şiirinden dolayı Mecit Aktürk Bey’i tebrik ederim. Diline, kalemine ve gönlüne sağlık.Şiirin süslemelerine üç sanatçının daha emeği geçmiş.Niyazi Ünal, Leyla Adal Özdemir ve Hatice Ünal’ı da kaligrafi, minyatür ve ebru çalışması nedeniyle tebrik ederim.
Vedat Ali Tok;
Mecit Aktürk’ün şiiri yedi artı yedi duraklı 14 heceli bir şiir. Şiir beşer mısralık bendlerden meydana gelmiş. İlk üç mısra kendi arasında kafiyeli dördüncü ve beşinci mısralar ise kendi aralarında kafiyeli. Şiirde yarım, tam, zengin ve tunç kafiyeler kullanılmış.
Mecit Aktürk, şiirlerini beğendiğim bir şair. Bu manzumesinde Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırılar ve Müslümanlara reva görülen zulmü tel’in eden bir üslupla çıkıyor okurlarının karşısına. Bütün bu olumsuzluklara karşı bir yandan duyarsız davranan insanlara, bir yandan da sadece hamasî nutuklar atarak işi geçiştirenlere karşı duygularını ve düşüncelerini dile getiriyor. Şiiri baştan sona okuduğunuz zaman buram buram bir Safahat kokusu ve üslubunun 21. yüzyıldaki haykırışını duyar gibi oluyorsunuz.
Şair, sadece bireysel temaların ve ben merkezli duyguların temsilcisi değildir. Yaşadığı dünyada gördüğü olumsuzluklara, zulme, haksızlığa da başkaldıran, onu geniş kitlelere duyurabilen sanatkârdır. Zulmü görüp de sessiz kalmak insana yakışır bir tavır değildir. Şair de bu zulme kalemiyle karşı çıkandır. Bu bakımdan Mecit Aktürk’ü bu anlamlı şiirinden dolayı tebrik ediyor, daha nice güzel şiirlere imza atmasını diliyorum.
Sanatçılarımız Niyazi Ünal, Leyla Adal Özdemir, Hatice Ünal şiiri estetik bir görsellikle sunmuşlar; onları bu güzel çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum.
Erhan Çamurcu;
Mecit Bey merhaba efendim. Gayet güzel bir şiir okuduk kaleminizden. Girişteki ilk dörtlük şiirin bir çeşit önsözü olmuş ki gelenek içerisinde pek çok şair benzer giriş bölümleri uygulamışlardır. Hatta klasik şiirimizde pek çok nazım biçimi nesip ve girizgah bölümleriyle başlar. Bu yönüyle de şiirleriniz önemli.
Hem güncel bir konuyu ele alması hem de evrensel bir duyarlılığının olması şiirinizin başarılı yönlerinden biri.
Mesajınızı verirken sert bir hocanın azarından öte sevgi dolu bir ikaz seziliyor ki bu da tasavvufi bir duyarlılığın ve islami bir derinliğin göstergesi.
Şekil ve ahenk itibariyle şiirinizin dokunulacak bir yanı yok. Şiirin anlam bütünlüğü ve bentlerinizi oluşturan dizelerin kendi aralarındaki bağ da oldukça güçlü. Bir kaç dizede söyleyişe dair küçük dokunuşlar belki düşünülebilir.
"girdap avcunda" ifadesini okurken acaba "girdap ucunda" dense nasıl olur diye düşündüm. Sanki dizenin akıcılığını biraz daha yükseltiyor.
İlk bendin son dizesinde "mabedim garip" dediktensonra "Mescid-i Aksa’n" diyorsunuz. Buradaki söyleyişi bilinçli olarak kurmadıysanız "mabedin" demeyi düşünebilirsiniz.
İkinci bentte "yıkıldı bilek" yerine " büküldü bilek" demek anlam olarak daha sağlam olur mu acaba. Elbette şiirin esas anlamı şairin kendinde gizlidir; ancak söyleyiş itibariyle belki küçük dokunuşlar düşünülebilir.
"çağrıyken çalan çanlar" ifadesinde ç sesinin sıklığı bir aliterasyon oluşturuyor.
Bu şiirde muhataba "arkadaşım" şeklinde seslenmek şiirin geneli içinde sanki bir parça zayıf duruyor.
Son bentte müntakim ve intikam sözcüklerinin birlikte kullanılması göze batıyor.
Şiiriniz hali hazırda gayet güzel efendim. Şiirinize dair tasarruf elbette size aittir. Nice güzel şiirinizde görüşmek ümidiyle. Saygılar.
İzzet Irmak;
Değerli Mecit Aktürk, şiirinizi okurken gerçekten çok etkilendim. İlk okumadan sonra bir de sesli okudum ve anladım ki çok güzel bir ahenk var. Adeta at sırtında şahlanan yiğitler gibi hissettim.
Şüphesiz Kudüs ve Aksa bizim özelimiz, yaramız ve bizi biz yapan değerlerimizden…
Bu konuda yazı ve şiirlerim de var. Hassas olduğum bir konu olduğu için bilhassa bu şiirinizi yanıma kaydedip, dostlarımla özel ortamlarda da paylaşmayı düşünüyorum.
Bizim hüzünlü yanımız Aksa…
Şairin dediği gibi: “akan bütün kanlar Hak için aksa / esir mi olurdu mescidi aksa”
Bizler İbrahimler olamadıkça onlar yeni putlar üreterek inançlarımızı yok etmeye; bizler Millet-i İbrahim olamadıkça onlar bizi yakmak için yeni ateşler tutuşturmaya devam edecekler.
Mescidi Aksa bizim sigortamızdır.
Bugün artık hem Aksa hem de yüreğimiz esaret altında…
Mecit bey, Türk şiirinde en çok hecenin 7’li, 8’li ve 11’li kalıpları kullanılmıştır. Ancak siz 14 ‘ lü kalıbı kullanmışsınız. Bu kalıpta ahnegi tutturmak zordur ama siz iyi yakalamışsınız.
Aynı şekilde genelde dörtlüklerden oluşur hece şiiri ama siz beşlik kullanmışsınız ki bu da mümkündür ve çok da güzel kullanmışsınız.
Yine abab/aaab…. Uyak düzeni yerine aaabb düzenini kullanmışsınız başarılı bir şekilde.
Özetle hece şiirinin zor ölçülerini tercih etmiş olmakla beraber ahengi güzel yakalamışsınız.
İmgeler ve kavramlar da gayet güzel.
“Allah’ımız var bizim; sen duanı yap ama
Gör oynanan oyunu gözlerini kapama
Çaresiz geleceksen yaklaşma hiç kapıma
Yıkılırdı şer duvar bir kez ayağa kalksan
Kulak ver inleyen var! Esir Mescid-i Aksa’n!” özelikle güzel olmuş.
Kaleminize yüreğinize sağlık. Nice güzel şiirlerde buluşmak üzere…
Şiirdiller AKADEMİSİ ve Şiirdiller LOBİ Atölyesi
Kalemlerin ucunda, her mahfilde dildeyiz
Yine girdap ucunda yine azgın seldeyiz
Ey Muhammet ümmeti acınacak haldeyiz
Suçlu sen, ben, hepimiz sebep belli; ruh noksan
Mabedim garip, sessiz; esir Mescid-i Aksa’n
Aynı gaye uğruna toplu atarken yürek
Fırkalara bölündük büküldü güçlü bilek
Zelil, hem rezil olduk fazla söze ne gerek
Bir sebebi var elbet ağıdıma uyaksan
Uyan da bir isyan et; esir Mescid-i Aksa’n
Direnirken Filistin karşısında tankların
Ne arıyor gözlerin ardında ufukların
Yere batsın beyhude hamasi nutukların
Ürkerdin suretinden bir kez aynaya baksan
Kurtar esaretinden! Esir Mescid-i Aksa’n
İslam ile savaşa çağrıyken çalan çanlar
Nerede çağ kapayıp yeni bir çağ açanlar?
Sine-i sin’e zuldür bu meydandan kaçanlar
Bir meydan ki mayası şehit kanıdır sıksan
Dindir artık bu yası, esir Mescid-i Aksa’n
Hani Kur’an kutsaldı koruyup çiğnetmezdin?
Hani mazlum gördün mü el verip inletmezdin?
Hani "davam!" diyordun hiç ihanet etmezdin?
Hani şeref, haysiyet, bir cevap ver ayıksan!
Doğrul da bir isyan et! Esir Mescid-i Aksa’n
Allah’ımız var bizim; sen duanı yap ama
Gör oynanan oyunu gözlerini kapama
Biçare geleceksen yanaşma hiç kapıma
Yıkılırdı şer duvar bir kez ayağa kalksan
Kulak ver inleyen var! Esir Mescid-i Aksa’n
Yer dahi yeşermezken su vermeden, rahmetsiz
Zafer mi bekliyorsun savaşmadan, zahmetsiz?
Ne oldu milletime; tepkisiz, azametsiz
Âkıbet hep musibet sen nefsine çıraksan
Nefer bekliyor nöbet; esir Mescid-i Aksa’n
"Neden bizi buluyor?" diye sorma her bela
Tohum fitne tohumu, sonuç; her yer Kerbela
Vahdet gayret beklerken kolay dinmez bu selâ
Az şey midir mesela öfkenden iz bıraksan
Yıllar geçti bak hâlâ esir Mescid’i Aksan
Fırtına dünden şedit, düşman olsa da yaman
Ahmaktır celladından merhamet, medet uman
Ey vahdeti bilmeyen, tefrikaya göz yuman!
Çiğnenen onurumuz; gör bak, yer ile yeksan!
İnleyen göz nurumuz; esir Mescid-i Aksan
Güçlü, haklı sansa da gücü elinde tutan
Son nefeste hatırlar gerçek neymiş, unutan
Karanlık çöktüğünde kasvet olsa da sultan
Güneşe gebe her tan, sen ahdine sadıksan
Kudüs sana da vatan! Esir Mescid-i Aksa’n
Yazıklar olsun bize zincirleri kırmazsak
Saatleri yeniden destanlara kurmazsak
Gür çıkar mı sesimiz birlikte haykırmazsak?
Ye’sin bayrağı insin, yol bulunur Burak’san!
Yeter bu hasret dinsin esir Mescid-i Aksa’n
Yangın var yüreğimde; canım yanıyor canım
Tam şafak söktü derken çevriliyor her yanım
Sebep tek, yine gaflet; bu yüzden perişanım
Nasıl akmaz gözyaşım, el uzatsam...sen yoksan
Uyan be arkadaşım esir Mescid-i Aksa’n!
İlâhî, şahidimsin gönlüme düşen odun
Tek tesellim "MÜNTAKiM", intikam olan adın
Adresi, Yüce Katın, bunca âh’ın feryâdın
Alçaklara acınmaz yerin dibine soksan
Sanadır bunca niyâz! Esir Mescîd-i Aksa’n
Mecit AKTÜRK