Tutunduklarım
annem bana siyah dallı entarisini bıraktı
eteğine tutundum büyümekten vazgeçmek adına böyle böyle kanıksadım mezar toprağını sulamak adetini babam havyasını bıraktı, nişadırını, tuz ruhunu çocukluğumu teneke bir kutuya lehimlerim sandım, olmadı kapımı yitirdiğim o rüyayı kırkbeş yıldır atamadım uykularımdan Yakut, dikenlerini boynunda götürdüğü gülünü bıraktı bana hiçbir bahçeye yanaşamaz oldum o günden bu yana hiçbir sessizlik canımı yakmadı bir çiçekçi vitrini kadar Silivri ah, dudaklarıma değemeden yırtılmış kahkaham fırın kapağından sahile savrulan ekmek şaşkınlığında cami avlusunda şiir okumalar, çay evi taburesinde uyumalar bıraktı göğüs kafesime her ikindi tekrar tekrar indirdiğim satırlar(*) bıraktılar şiirin sadık yiğitleri: Bünyamin, Cafer Hoca ve Adem; kırılgan rüzgar güllerim atamam sırtımdan kibirimi, tutanamam diz bağlarıma, varamam yamaçlarına debelenip işte böyle gölgeleriyle kendimi onlardan sayarım 01.12.2015 - Çorlu (*) “yarasını yâr bilenler katılsın bize” Bünyamin Durali “- Bitti mi kahven? (Azrail sorar)” Cafer Ünal “yol’un terk ettiği yolcu” Adem Akıncıoğlu |