1
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
757
Okunma
Dem:
1. Soluk, nefes.
2. Vakit, an, tam zamanı.(Âdemden bu deme neslim getirdi / Bana türlü türlü meyve getirdi" -Âşık Veysel.)
_ Dem tutmak: Çalınan bir çalgı yada söylenen bir şarkıya sazla yada sesle eşlik etmek.
Nisan: Cömertlik, bolluk-bereket.
Sevi: Güçlü sevgi ve bağlılık duygusu, aşk, sevda.
Ayırdına varmak: Ayrı şey(ler) olduğunu fark etmek.
_ çılgındın sen
cellat
kütüğüne yatırıp sabahın sessizliğini
gece
atlılarını saldığında kemiklerime günışıklarında
daha gökkuşağı tanyerine yabancıydı
ve bir yola çıkmıştık seninle beraber
En küçük esinti bile yüzümü budadı, zaman geceyi dürerken şimşeklerle ve yolumuza aktığında uçsuz bucaksız demirden evlerin pencerelerinden kızıl bir bahar; yinede öylesine güzeldi ki senin demlerin..
geceye sığınmıştım
geceyle bende ölmüştüm
kırılgan dallarda dut toplamanın güvensizliğiyle yürüyordum
geceye
_ sevi sendin
tembel güneşte
sabahın neminde solurken aydınlıkları
ağır yağmurlarla gidiyor artık nisan soğuklukları
sevecen gözlü yalnızlık ve tuzaktı dut lekelerinde verdiklerin
sevgi gösterilerin tutkuda çürümüş yonga oldu
tüyleri dökük kuşlar ve yengindeki iyi niyetimin
Sırtını doğan güne dönük olarak gömün demir pençelerden uzak tuttuğum sevdiklerimi ve yanına içe dönük kaygılarımı, sorguya çekilen yürek çarpıntılarımı; şimdi nerede kaldı ürpererek yola çıktıklarım...
_ dem tuttuğunda
tan sökümününün ardından
kaya çatlaklarında da uyurduk
pekte güzel
yarım ağızla merhaba demek yerine
dostun ayırdına vardığımda bir dem...
5.0
100% (12)