BÖLÜK PÖRÇÜK (5)
Merhaba,
Yazılarımda yaşadıklarımı, yaşadığım yörenin yaşayışını, kültürünü, insanlarını, okul anılarımı, ülkemizin başındaki terör belasına lanetimi, değişik konulardaki duygu ve düşüncelerimi anlattım. Çocukluk ve gençlik yıllarımda ne yaşadıysam, sis perdesi arkasında ne varsa "BÖLÜK PÖRÇÜK (1.2.3.4) " başlığıyla yazdım. Bugün de evde oturup dururken "BÖLÜK PÖRÇÜK (5)" ortaya çıktı. Benim yaşadıklarımı yaşayanlar buruk da olsa gülümsesin, gençler de şanslı olduklarını anlasın diye... ............................................... Önce sabah güneşi Düşerdi Yer yataklarında yattığımız odalara Bizden biriydi Sanki Yüzümüze konup kaçan karasinekler Beş altı yaşlarında çocukken daha Akşam korkup karanlıktan Çıkamadık mı dışarıya Bilin ki kaçırırdık o gece Yatağa Hani derler ya “Sabah güneşi güzele düşer” diye Biz kurutalım diye uğraşırken kaçırdığımızı Yatakta bir sağa bir sola Sinekler uçuş yaparken tepemizde Ne güzeli kardeşim Güneş, o kerpiç evlerin ufacık pencerelerinden Düşerdi Yatakta kıvranan sidikliye Dön babam dön Ne kadar dönersen dön “Gene mi işedin?” diye bağırırdı analarımız Serilirdi Kapı önüne ya da kerpiç duvar üstüne döşeğimiz, yorganımız Aklıma bunlar geldi Klavye önümde, masa başında Nedendir bilmem Anlatmıştım ya Önceleri Dört bölüm halinde Çocuklukta yaşadığım bölük pörçükleri “Bu da beşincisi olsun” dedim Sanırım bu sefer Okuyanları da biraz Gülümsettim Öylesine uzak kalmış ki Çocuklukta yaşadıklarım Sanki bir sis perdesinin arkasında Tüm hatırladıklarım “Hangi oyunları oynardık?” diye Sordum kendi kendime “Anlat bakalım hepsini!” deseler Anlatamam Hepsi bölük pörçük, hepsi yarım Biz “tame” derdik, ama “teğme” idi söylenişi aslında Ölonun Derviş amcanın Tepesidelik’ten getirip sattığı Meşe değnekler Elimizde Yedi sekiz yaşımız Yerden sektirerek fırlatırdık gittiği yere Onu vurmaya çalışırdı Başka bir değnekle Rakip arkadaşımız “Esir, mendil kapmaca, birdir bir, çelik çomak, yakan top” Ve daha başka oyunlar Elimizde ne telefonumuz vardı ne de laptop Testi kırıklarına “cıncık” der Onları kayardık üst üste Topla vurur devirirdik Bir başka oyunumuzda Gerisini hatırlamam çok zor Bu kadarı kalmış aklımda Bir de gece oynardık “Eyboho” diye bağırarak Yalnız kalınca korkardık karanlıkta Fazla isteğimiz yoktu Ana babadan Bilmezdik gofreti, çikolatayı Fındıklı, fıstıklı baklavayı Koluna burnumuzu sildiğimiz Yakasız işlik giyen köy çocuklarıydık Diz kapaklarımız yaralı Pantolonlarımız kırk yamalı Altı gün ırgatlığa gitmiştim İlkokulun son sınıfında Günlük on liradan Altmış liram olmuştu Dedim ki kendi kendime İstediğim kadar şeker sucuğu alırım bu parayla Alişen Emmi’nin dükkânından Güçlü, zengin hissetim kendimi Çıkmadı o para uzun süre Yastık altından Daha neler neler Gün gelir O yaşananlar da Kağıda düşer Yaştaşlarım çocukluklarını ansınlar Ola ki gençler de okursa Hayatın, yaşadıkları zamanın değerini anlasınlar Elimden geldiğince Dilimin döndüğünce Aktardım ben Geçmişi geleceğe Umarım mutlu büyür ülkemde çocuklar Aydınlık ve güzel olur Yarınlar ……………………. Numan Kurt 5 KASIM 2017 |