DALGALANMALAR DURULMALAR-X
46. DOĞURGAN HÜZÜNLERLE
dere-tepe gezinen kimsesizlerle coştururdun şiirimi, zulüm zamanlarında doğurgan hüzünlerle donatırdın özümü sıra-dışılığın sırları toplaştıkça bağrımda fırsat bu fırsat, demezdin hiçbir vakit aynalara sövmezdin mecazlarla, ağıtlarla, burcu burcu saflıklarla sevgideğer seslerle yaklaşmayı denerdin hayatımın inişlerine ve çıkışlarına çıldırarak kuvvetlenen özlemin artık, gümüşî bir iç hesaplaşma çözündürse benim donukluğumu tirşe sıkıntıların koyaklarında (*): Körfez’de Edebiyat, Kasım 2014, Sayı 14 47. EİRENE’YE GAZEL "Ey gül, sükûta varmasını emret bülbüle!" Yahya Kemal --- sevdiğin kelimelerde ben de kekeliyorum eirene(x) okuduğun kitaplarda ben de yitiriyorum kendimi duyarlığının yozlaşmalarla çarpışmasını izledim ve hiç kimseninkilere benzemeyen mimârisini aldım o yalvarışını bağrıma bastım gölgesiz bir akşamüstünü özleyişini yüzünün otobanında acılar çırpınıyordu, gördüm durmaksızın çığlığına yapıştırdım sesimi yaz(g)ısıyla yaşayan imgesel kız, eirene! önemsedim senin anti-militarist inceliğini (x): Eirene: Yunan söylencesinde, doğa’nın ve zamanların tanrıçalarından biri. Barış simgesidir. (*) : Dil ve Edebiyat, Nisan 2015, Sayı 76 48. ÇEKER GİDERİM bir gün çeker giderim tamamlanmak arzusunda yarım bir şiir vardır ona çeker giderim göğün en saklısında sönük bir yıldız vardır ona çeker giderim çakal ulumasında kaybolmuş bir kuş vardır ona çeker giderim yarıldı-yarılacak kırılgan bir kalp vardır ona çeker giderim ille bir mağlup vardır, ille bir mahcup vardır bu dünya ahvâlinden ona çeker giderim (*): İmece Edebiyat, Nisan 2015, Sayı 19 49. O ZAMANLAR fırtınalarla tanıştık biz, büyük fırtınalarla lekesiz hatıralara sığındık, elimizden geldiğince nereden ve nasıl gelirse gelsin zulüm dağların gölgesini gölgemiz, suyunu suyumuz belledik de öyle yaşadık dünyayı, dibine değin aşktan ve şiirden başka her şeyi yabanıl bildik kırlangıçlar vardı, gökyüzünü sürüklüyordu ardında aklımızın koordinatlarında: burgaçlı sevişmelerin binbir türlüsü henri bergson’un sezgiciliğiyle güçlendik, günü geldi mi rüyâlarımızı romantizmin en uçlarında gezdirdik apaydınlık bir direniş geçiyordu bize sarmaşıklardan aşktan ve şiirden başka hiçbir şeyde değildik Berfin Bahar, Şubat 2015, Sayı 204 Berfin Bahar, Mart 2015, Sayı 205 50. FOTO-DÖRTLÜKLER 1. içine içine mâviliklerin çekilen çilelerin, bastırılmış duyguların bakıyorsun içine içine daha şubat başındayız: yüzünde yüzlerce cemre 2. tek başına kalacak kadar cesursun gökyüzüne doğru o büyük yürüyüşte eylül günleri’nden kalma yanık sözler mi taşıyorsun güneşe 3. asık suratlı hukuk kitaplarını bir türlü sevemedin turgut uyar’ı, kazancı bedih’i, joan baez’i ölçüsüz sevdin deprem yüreklileri, şizofrenleri, kudurmuş bir denizi şu türklüğün hârikası: düzmece demokraside 4. parsel parsel pazarlanmış bir ülkede doğdun sen soyguncunun, tefecinin cirit attığı bir ülkede giyotine gönderirler burda tertemiz sevgileri hüzün-kız, sana şimdi âsi bir türkü gerekir 5. ey ıssızlık denizinin kanatsız martısı yalnızsın rüzgârsızsın şiirsiz kalamazsın 6. tanrı’ya karşı gülümserken gülümserken tâzecik ekinlere aşırı bir sevdayı gövertebilir misin yaşamakla ölmek arasında gide gele 7. ağız dolusu güldüğümüze bakmayın birer çift mutsuzluk diyârıdır ömürlerimiz hadi türkü söyleyin birlikte, deseler söyleyemeyiz 8. yorgunluğu da güzeldir o güzelim insanların tek söz olsun konuşmadan durmaları da eyüp peygamber sabrının derinliğinden çizgiler taşırlar alınlarında 9. kızgınlık dediğin böyle olur toplum kurallarına, töreye, önyargılara sırtımızı döneriz, umursamayız zulmünüz de kâr etmez, gün gelir sevdamıza 10. başka nereye dayayabilirdik acımsı bir ağaca dayamışız sırtımızı yalnızlığı damıtmışız kırların dağarcığından arayan soran olmamış ki, şimdiye değin aşkımızı 11. hep paylaştık bir şeyleri acıyı yoksulluğu hüznü ve yenilgiyi servi ağaçlarının tam karşısında tam orta göbeğinde yaşamın 12. nice zebâniler gördük, kan gövdeyi götürende yalan-dolan, yıkım-kıyım ömürleri öldürende sivri uçlu bıçaklar hep dostlukları bitirende biz dostluğu yeniledik: kalbimizin gül örsünde 13. üç kafadar, nereye mi gidiyoruz böyle üç ayrı kuşaktan, üç hüzün yazıcısı ilçeyi, kurumuş otları, çalıların hışırtısını bırakarak, kuzey rüzgârlarıyla görüşmeye 14. kaçış yok, kurtuluş yok bana bu hüzünlerden nereye gitsem yalnızlığım çantada keklik gibi tek söz beni çökertmeye yeter de artar bile kaç feribot batırdım o dalgın gözlerimde 15. kimi beklediğin kestirilemez hep bir eksiklik duygusuyla yaşadın hep bir eziklik güdüsüyle bekleme boşuna, beklediğin gelmez 1990 (*): Bir Nokta, Nisan 2015, Sayı 159 |