KIRGIN ETHOS AVAZLARI-I
1. YILDÖNÜMÜNDE
İnançlarım çelik cinsinden, yineliyorum beşli mavzer öfkesiyle yineliyorum sen benim hasret çekmelerdeki türkümsün şubatlarda erittiğim berekete dirim katan esin kaynağım ne tûfan şaşırsam umulmadık zamanlarda yönümsün yalvartma! gülden yıldönümleri serpiştir bana (*): Yeni Olgu, Nisan 1984 2. KUMRUCUK ne şu kör olası şiirimi sakladım senden ne de boyu-boynu devrilesi şu kederimi övüncümü de sana adadım özene-bezene utancımı da senden bildim dünyanın dur-duraksız dönmesini ömrümce dinmemesini, içimdeki yağmurun özerkliğimi şan olsun diye iliştirdim senin gözlerinin çekikliğine güz âşığı bir kumrucuk oldun böylece (*): Körfez’de Edebiyat, Ekim 2014, Sayı 13 3. ÇOCUKLAR VE KELEBEKLER başaklar düşecekmiş ömrümden öyle dediler ışıklar sönecekmiş ömrümden topraklar kayacak geyikler kaçacakmış fakat iyi ki çocuklar geçecekmiş ömrümden hayatı güzelleyen gülücüklerle yeneceklermiş yeryüzü ilâhlarını yüzlerinde devrim fedâisi kelebekler uçuşurken o çocuklar ki şiirselliğidir yaşamak savaşımının tadıdır, tuzudur, tınısıdır o kelebekler ki (*) Eliz Edebiyat, Nisan 2013, Sayı 52 4. KALBİMİN KÜNYESİ uçarılıklarla beslenir kalbim sabahın ayazında, alacasında akşamın şaşırtır matematiği ve mekaniği yönünü belirleyemez çoğunca kalbim hayat’la didişmekten çeki-düzen veremez bir türlü kendine aşırılıklardan beslenir kalbim yağmur izlerinin tanıklığında aşağılanan insan seslerini savunur dünya bir curcunadır, kalbim bilir bunu bilir ve ölesiye yasını tutar özene-bezene büyüttüğü duygudaşları yalnız bırakırken onu bir sünger taşına dönüşür kalbim (*): BirNokta, Ocak 2013, Sayı 132 5. BEZGİN BİRER ÇİÇEK kahramanlıkla ihânet arasındaki kıl kadar mesâfe için --- a. arkadaşlar! üzgün birer çiçek oldunuz bezgin birer çiçek olarak kaldınız aşk diyârında öyle ya: yaşamak, mosmor eziklikten kalan güceniklikti bol asitli yağmurlardı genellikle rüzgârı sıkboğaz edilmiş bir ergenlikti gerçî, başınızı kaldırsanız görecektiniz işâret parmaklarınızın ucunda duran kınalı yapıncak tadındaki konuşmaları gördüm: dumura uğratılmış şarkılarda cebelleştiniz alkolden geçirildiniz, ejderhadan, iblisten aşk dediniz, boğma teli sundu apoletliler boynunuzda: akrep kılıklıların açtığı yara birer serkeş şarapnel, binlerce çarpık bakış, belki bir o kadar ağıt ki, siz onları da karşıladınız gök, eylül öncesi’ne benzemiyor arkadaşlar açmıyor kendini hayatın mıknatısına yeryüzüyle buluşup parlatmıyor aşk alevini baksanıza! haraç-mezat pazarına düştü diriniz tavernayla nihilizmin cangılında kelaynak kuşlarına döndünüz ya yeryüzü: kalleşlikten yok-olma’nın eşiğinde bocalayıp duruyor işte arabeskle eurobesk karışımından şık giysili robotlara silikon göğüslere, solaryumlu gövdelere telekomünikasyon tuzaklarına çarpa-çarpıla b. peki niye yardık kalbimizi biz? bir inançtan bin cenin çıkarmak için değilse değilse değilse mâdem ki boşlukta sallanacaktı sarkaç -sorduğunuz oluyor mu benliğinize- susmak, kurşundan da ağır ağırlığınca bunalımlı -ki bilinir üstelik- aşk, ayağa kalkamaz bir kez savunulmakla ispirtodan jiletten frengiden kurtulamaz bunu hüzünlenmenin tüm renklerinden öğrendik bunu kuytu bakışların içtenliğinden c. öyleyse yekinmeli birçok şehirden ruhlarına sevgililerin, birçok nehirden ve yürümeli biz yürüyünce yurdumuzun yüzü gülecek insanıyla kuşuyla deniziyle dağıyla (*): Bir Nokta, Şubat 2017, Sayı 181 |