DEMİŞTİM
Hatırlıyor musun, bir akşam sana
Kız senin kaşların, hilâl demiştim Taş keser insanı, gözdeki mana Bu kaşa yakışmaz, celâl demiştim Duman duman, sarıyorken, ateşin Billahi, Evren de, bulunmaz eşin Sıcaklığı sende, bu yaz güneşin Bu edâ, bu nazlar, helâl demiştim Sırrına ermedim, yetmiyor bilim Gül-ü zâr içinde, sen albas gülüm Sözcükler firarda, suskundur dilim Nasıl konuşayım, dil lâl demiştim Şeyda bülbül, gül dalında ötüyor Sensiz bir an bile, kalmak yetiyor Hasretin sarıyor, gözde tütüyor Yokluğun yürekte, melâl demiştim Hazanla sevdalar, daldan düşerse Gönlün yaptığına, akıl şaşarsa Gönül sarayında, sabır taşarsa Gelmemen bu aşkı, ihlâl demiştim Dinle ey sevgili, gönlün tabibi Bu gönül bir ömür, hep sana tabi Sendeki güzellik, mihr-i mah gibi Kız senin sevdiğin, gülâl demiştim Elbette şans gerek, sevdadan yana Sevda pınarından iç kana kana Lüzumsuz sevdiğin, söylerken sana Gözlerimde şebnem, bilâl demiştim Sadık DAĞDEVİREN Aşık LÜZUMSUZ ETEK YAZILARI CELAL : 1-Öfke, kızgınlık.2-Büyüklük, ululuk GÜL-Ü ZÂR : Gül bahçesi ALBAS : Damaks gülleri ile yaban gülü arasında bir gül çeşidi LÂL : Susan, konuşamayan dil ŞEYDA : Sevdası aşkı için aklını yitiren MELÂL : Can sıkıntısı, usanç İHLÂL : 1. Bozma, zarar verme. 2. Yasa ve düzene uymama. MİHR-İ MAH : Güneş ve ay GÜLÂL : Gül gibi kızla evlenen ŞEBNEM : Çiy, sabah seherde yapraklar üzerinde oluşan su damlası BİLAL : Su gibi ıslatan, ıslaklık |