genesis
onunla ben senfoniyi,
daha doğmadan önce bir mercanadanın ortasına kurulmuş cennette dinlemiştik.. adını bilmediğimiz nehirlerin söğüt yapraklarından oluşan notalarını ellerimizde tutuyor, ezgileri avuçluyorduk yağmur hiç dinmiyordu. rüzgarın fısıltısı tam da saten bir kibri menevişlerken sesimizle düşlediğimiz yüzümüze titrek çicekler sunuldu verimli ama sancılı döl-yataklarında ürkek ceninlerdik. çinili yıldızlar arasında açtık gözümüzü doğanın eytişen karmaşasında nebulaları ve bulut kümelerini tanımadan ve üstelik ağlayarak yardık mızmız plesantayı.. o loş ilkelliğin ilk güdüsüyle memelerine sarıldık analarımızın süt yokoluşumuza doğru kanlı besi-bayrağıydı. (ağızlarımızda dalgalandırdık) varoşlarda yoksul işciler, buğday tarlalarında ve pamuk ovalarında ırgatlar çalışıyorlardı. donuk gözlerle yakalarımızdaki nazar boncuklarının altın iğnelerine baktık daha tanrıyı tanımadan emekleyerek yolduk saçlarını gökyüzünün dokundukça yağmur verdi bulutlar gözlerimize krizantemler kasımda açarmış birileri varmış dağlarda.. GBa |
Tebrikler
seçkin elit sözcükler akıl ve zeka ile birleşince anlatım zenginliğ gözden kulaktan kaçmıyor...